Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI
[email protected]

KONUŞMAKTAN KORKARSANIZ, GÜN GELİR DÜŞÜNMEKTEN DE KORKARSINIZ

10 Eylül 2024 - 23:10



Necdet Topçuoğlu

Ben her yeni yaşımı yeni umutlarla bekleyen yurttaşlardan birisiyim. Yetmiş yaşını aşmış kıdemli vatandaş olarak, ülkem için derin endişeler duymaktayım. Yetmiş yaş yaklaşık olarak 25.550 gün demektir, ben bu sınırı aşmış durumdayım. Aklım erdiğinden bu yana yaşadığım her günde nelerle karşılaştığımı hatırlıyorum. Genellikle kendimle barışık yaşayan bir insanım. Ancak hayatımın hiçbir döneminde böyle bir rehin alınma görmedim. Ülkenin bütün insanları bir şekilde rehin alınmış durumdadır. Herkes durumun çok kötüye gittiğini gördüğü halde sesini çıkartamamaktadır. Bilmiyorlar ki, konuşmaktan korkanlar, gün gelir düşünmekten de korkarlar

Kötüye gidişin Cumhurbaşkanlığı Hükümet modeliyle başladığını bilmeyen yoktur. Hiç söz konusu olmadığı bir dönemde bu modeli ülkenin gündemine Devlet Bahçeli getirmiştir. Birisi ben dindarım, diğeri ben milliyetçiyim diyen iki lider ülkenin yönetimini halkın oyları ile ele geçirmişlerdir. Alınan yanlış kararlarda hiçbir uyarıya aldırmadan inatçı bir tutum içinde yollarına devam etmektedirler. Devletin ne kadar kurumu varsa sadece adı kalmış, görev anlamında içi boşaltılmıştır. Kötüye gidişi önleyecek hiçbir devlet kurumu kalmamıştır. İnsanın aklı almıyor, gerçekten bu nasıl dindarlık, bu nasıl milliyetçiliktir.

Cumhuriyet Merkez Bankası’nın bağımsızlığı kalmamıştır. Banka Başkanının değiştirilme hızını takip edebilmek mümkün değildir. Ekonomi faiz döviz sarmalına yakalanmıştır. Müdahaleler sebebiyle kur ve politika faiz oranları arasında bir denge sağlanamamıştır. Bir dönem, politika faizi düşürüldükçe döviz kurları yükselmiştir. Bu durum adeta bir kazanç kapısı haline dönüşmüştür. Manüplasyon söylentileri her yerde konuşulmaktadır. Ekonomiye güven duyulmadığı için kimsenin yatırım yapmadığı görülmektedir. İzlenmekte olan bu ekonomik politika fakiri daha fakir, zengini daha zengin yaparak sosyal dengeleri alt üst etmiştir. Hatta etmeye devam etmektedir.
Kötüye gidişi görmek için falcı olmaya gerek yoktur. Hiçbir bilimsel altyapısı olmayan ‘’faiz sebep, enflasyon sonuçtur’’ iddiasını ispat etmeye çalışırcasına deneysel ekonomi politikası izlenmiştir. Bu ülke bilgisizliğin deneme tahtası değildir.

Sistemin zaaflarından beslenen sözde ekonomistler ve kiralık kalemler ise, bu uygulamanın doğru olduğunu savunmuşlardır. Çılgın miktardaki para, en tepedeki %5’lik vurguncunun elinde toplanmıştır. Durumdan rahatsızlığını satır arası sözlerle ifade eden görevliler ise ağır eleştirilere tabi tutularak, dışlanmakla tehdit edilmektedir. Nas ortadayken size, bana ne oluyor denilerek kararlara dini boyut kazandırılmaya çalışılmaktadır. Nas dinde geçerlidir. Halbuki ekonomi bir din değildir. Ekonominin kurallarını piyasalar belirlemektedir. İçinde yaşadığımız dünyanın kararlarından bağımsız davranarak sonuç alınması imkansızdır. Bu kadar ağır bedeller ödendikten sora, Nas'dan dönüş yapılmıştır. Politika faizi %8,5’den, kademeli olarak %50’ye kadar yükseltilmiştir. Kimse hani Nas vardı, ne oldu diye soramamaktadır. Yüksek faizlerle yatırım yapma imkanı olmadığından, yeni istihdam alanları yaratılamamış, işsizlik alıp başını gitmiştir.

Söz konusu hatalı politikaların kısa ve uzun vadeli sonuçları kaçınılmazdır. Kısa vadeli olanların olumsuz etkilerini günlük hayatımızda, ödediğimiz faturalarda görüyoruz. Uzun vadeli olan olumsuz etkiler henüz piyasalara yansımamıştır. Başka bir ifadeyle turpun büyüğü heybededir. Gıda güvenliği bir ülkenin beka sorunudur. Bilindiği gibi tarım uzun vadeli bir sektördür. Tarımsal girdilerden tohum, mazot, ilaç ve gübre ithalata dayalıdır. Döviz kurlarına bağlı olarak bu girdilerin fiyatları 7-8 kat artmıştır. Bu durumda çiftçinin üretim yapması mümkün değildir. Bunun sonuçları önümüzdeki aylarda piyasalara yansıyacaktır. Hayvancılık işletmelerinden birçoğu ya üretimi durdurmakta, ya da işletmesini kapatmaktadır. İnsanlar yaşamak için zorunlu olan gıda maddelerine ulaşamazlarsa, esas tehlike bu noktada başlayacaktır. 

Rahmetli Sakıp Sabancı’nın bir sözü vardı. Teşbihte hata olmaz. ‘’aç it fırın duvarı deler’’, ‘’aç insanların mideleri patlamaya hazır bir bombanın pimi gibidir’’ derdi. Ben, tarım sektöründe uzun yıllar hizmet vermiş bir bürokrat olarak bu tehlikeye dikkat çekmek istiyorum. Bunu ben söylemeyeceksem kim söyleyecek. Hükumet, yarından tezi yok tarım konusunda acil eylem planı hazırlamalı ve uygulamaya koymalıdır. Tarımsal üretime ait bütün girdiler %75 oranında desteklenmelidir. Oy toplama amacıyla yapılan bütün sosyal harcamalar, tarımsal girdilerin desteklenmesine yönlendirilmelidir. Odun, kömür olmadan hayatta kalmak mümkündür ama, aç ve susuz yaşamı sürdürmek mümkün değildir.

Sorunlar görmezden gelinerek veya inkar edilerek ortadan kalkmaz. Tam aksine önlenemeyecek şekilde kronikleşir. Kimse Venezuela’da meydana gelen hiper enflasyonun yol açtığı açlık sebebiyle meydana gelen göçleri unutmamalıdır. Cumhuriyet tarihimizin en büyük ekonomik darboğazından, milletçe sağlayacağımız birlik ve beraberlik içinde çıkabiliriz. Bu konuda yönetenlerin komplekse girmesine veya muhalefetin fırsatçılık yapmasına gerek yoktur. Ülke yoksa sizlerin iktidarlarınız zaten yoktur. Önce elbirliği ile iktidar mücadelesi yapacağınız ülkeyi düzlüğe çıkarmak zorundasınız. Bu satırlar ne benim tatmin olma aracımdır, nede insanların hoşuna gitsin diye yazılmıştır. Bu satırlar okunduğunda uykularımız kaçmıyorsa, uyanık bile olsak uyumaya devam ediyoruz demektir. Çaresiz değiliz, çünkü çare biziz.

(11, Eylül, 2024-Ordu)

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum