Suriye de meydana gelen son durumdan Erdoğan'ın duyduğu sevinci anlamadan, Türkiye de muhalif siyaset yapmak mümkün değildir. Ancak yapılan suçlamalar karşısında, vurgun yemiş balığa dönen muhalefetin kendisini savunmaktan başka yaptığı bir şey yoktur. Halen muhalefet, iktidarın kurduğu oyunların parçası olmaktan kurtulamamıştır. Ne zaman ki muhalefet oyun kurmaya başlar, psikolojik üstünlüğü ele geçirirse o zaman umutlanmak haklarıdır. Doğrusu mevcut kadrolarla bunu başarmanın mümkün olmadığını düşünüyorum.
Erdoğan'ın yol haritasında emin adımlarla, hata yapmadan yürüyerek Türkiye'yi islamlaştırmak bulunmaktadır. Uzun süren iktidarı döneminde toplumu dönüştürmesi mümkün olmamıştır. Suriye de meydana gelen Sünni İslam eksenli dönüşüm, Erdoğan da ideolojik zafer mutluluğu yaratmıştır. Aynı mutluluk ifadelerini Afganistan da Taliban yönetime geldiğinde de ifade etmişti. Suriye'deki değişim Erdoğan'ın siyasi planına uygundur. Turkiyedeki islami dönüşüme Suriye desteği şimdilik cansuyu olmuştur. Gelecek hakkında kesin konuşmak mümkün değildir. Suriye kurtulmuş değil, tamamen batmıştır. PKK ve PYD'li bir çözüm, Türkiye ve Erdoğan rejiminin aleyhinde olur.
Diğer yandan her yönden harabeye dönen Suriye'nin yeniden imarı için, uluslararası kaynak gerekmektedir. Bu kaynağın kullanılmasında Türk işadamlarına geniş iş imkanları doğacağı beklentisi bulunmaktadır. Bu durumda darboğaza düşen Türk ekonomisinin düzlüğe çıkacağı umulmaktadır. Evdeki hesap çarşıya uyar mı bilinmez. Ancak bunun önemli bir fırsat olduğunu kabul etmek gerekir. Bu gelişmeleri biraz da Erdoğan'ın kozmik şansı ile ilişkilendirmek yanlış olmaz.
Emperyalizm işte böyle bir sistemdir. Kellesine 10 milyon dolar ödül konulan teröristten kurtarıcı çıkarmaktadır. Golani lakaplı Ahmet El Şara, Suriye'nin eski Dışişleri Bakanlarından Tarık El Şara'nın yeğenidir. Hiçbirşey tesadüfi değildir. ABD, İngiltere ve İsrail üçlüsü, Golani'ye İsrail'in hizmetinde olmadıkça yönetimde kalma şansı tanımaz. Oyunun içinde yer alan, Erdoğan dahil bütün siyasi aktörler, "Plâna Sadık Kal" prensibine uymak zorundadırlar.
Türkiye'deki seküler muhalefet, Siyasal İslamın kuşatması altında kalmıştır. Ya Erdoğan'ın çizdiği alanda siyaset yaparak, gittikçe eriyip yok olacaktır, ya da yeni politikalar geliştirerek bu kuşatmadan kurtulacaktır. Erdoğan'ın suçlamalarından korkarak, savunmaya geçen muhalefetle kuşatmadan kurtulmak mümkün değildir. Kuşatmayı yarmak için risk almak gerekir. Halen seçimle iktidar olacağını zanneden muhalefet partileri risk alamazlar. İktidar yönetimi öyle kolay devretmez. Ne yaptığını bilen bir Erdoğan ile, ne yaptığının farkında olmayan dağınık bir muhalefet tablosu karşı karşıya. Başarılı olmak için, küçük parti hesapları yapmadan, içeride bütün seküler kesimleri birleştirerek güç birliği oluşturmak şarttır.
Bütün uyarılarımıza rağmen, muhalefet tehlikeyi görmek istememiştir.
Siyasî hırsları ve beşeri yaşam tutkuları, demokratik rejim kaygısının önüne geçmiştir. Ben dahil, halkı uyumakla suçlayanlar, muhalefetin uyanık olduğunu söyleyemezler. İşimiz Tanrı'ya kaldı demek kolaycılıktır. Tanrı kimsenin siyasetine karışmaz. Kullanın diye akıl vermiş, aklını kullanamayanlar, kullananlar tarafından yönetileceklerdir. Bundan kaçış yoktur. Türkiye de Seküler Güç Birliği kurulur ve Dünyadaki ideolojik akrabaları ile dayanışma içinde olmayı başarabilirse, ayakta kalma şansları olabilir. Aksi takdirde Siyasal İslam Avrupa Birliğine sınırdaş olacaktır. Gerisini onlar düşünsünler.