Necdet Topçuoğlu
Katolik Nikahı, dinler arasında kuralları en katı olan evlilik birliğidir. Söz konusu nikah, Tanrının huzurunda kıyıldığı için evlilik birliği, eşlerden birisi ölünceye kadar devem etmek zorundadır. Katolik Kilisesi’ne göre boşanma, eşlerden birinin zina suçu işlemesi halinde olabilmektedir. Ancak boşandıktan sonra başkalarıyla evlenmeleri de zina sayılacağı için, eşlerden birinin başkalarıyla evlenmeleri yasaktır. Eşler evlenerek, ölene kadar sürecek bir bağ ile bağlandıklarından boşanmamak için ellerinden geleni yapmak zorundadırlar. İstisnai durumlar sonucunda boşanma gerçekleşmiş olsa bile, eşlerden birisi ölene kadar başkalarıyla evlenilmesi yasaktır.
Siyasi alanda birbirinden kopması mümkün olmayan, adeta birbirlerine mecbur olan ortaklıklar vardır. Söz konusu ortaklık bağları, Katolik Nikahı olarak ifade edilmektedir. Ortaklardan birisi siyaseten tükenmeden bu ortaklığın bozulması mümkün değildir. Son yıllarda bu tür ortaklığın en açık örneği, AK Parti ve MHP arasında kurulan Cumhur Ortaklığında görülmektedir. Ortaklar siyasi yaşamlarını devam ettirebilmek için, birbirlerine katlanmaya mecbur kalmışlardır. Bu mecburiyet, milletin veya devletin ali menfaatleri için değildir. Tam aksine, her iki tarafın şahsi menfaatlerinin kilitlenmiş olmasındandır.
Halen Türkiye’nin önünü tıkayan ve %50+1 oy oranına bağlı bulunan Cumhurbaşkanlığı Hükumet Modeli, ilk defa Devlet Bahçeli tarafından gündeme getirilmiştir. Bahçeli bir gün, o meşhur çıkışlarından birisini yaparak, Erdoğan’a şöyle seslenmiştir. Mademki Başkanlık Sistemini istiyorsun hodri meydan Anayasayı değiştirip, bu arzunu gerçekleştirelim demiştir. Aslında Parlamenter Sistemde kalınmış olsaydı, AK Parti %34 oy oranı ile çok uzun yıllar iktidarda kalabilirdi. Bahçeli bunu fark etmiş olmalı ki, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modeline geçilmesine öncülük ederek, Erdoğan’ı iktidar olabilmek için %50+1 oy oranına mahkum etmiştir. Zamanla AK Parti kurmayları tarafından hata yapılmış olduğu kabul edilmiş olsa da iş işten geçmiştir.
Ancak MHP için de evdeki hesap çarşıya uymamıştır. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan %50+1 oy oranını tutturmuş olsa da, Meclis çoğunluğunu sağlamak için, HDP’nin desteğine ihtiyaç duymuştur. AK Parti çok tehlikeli bir manevra yaparak, Çözüm Sürecini başlatmıştır. Türkiye yüzlerce şehit vererek bu badireden kurtulabilmiştir. Bundan sonra o bilinen Devlet Aklı devreye girmiş, AK Parti’nin MHP, CHP’nin de İyi Parti tarafından kontrol edileceği bir ortaklıklar sürecine girilmiştir. Bu formül ile HDP’nin ülkeye vereceği tahribatın önüne geçilmiştir. Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı, iktidar ve muhalefet olarak Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminin ilk dönemini tamamlamışlardır. Bilindiği gibi, seçimden sonra Millet İttifakı Akşener tarafından, devletime olan görevimi yaptım diyerek dağıtılmıştır.
MHP, Cumhur İttifakında hiç risk ve sorumluluk almadan, yargı ve güvenlik kurumlarında yapılan atamalarla önemli köşe başlarını tutmuştur. Emniyet ve Silahlı Kuvvetlerdeki önemli makamlara MHP’ye yakın isimler göreve gelmişlerdir. Adli Yargının en üst mahkemesi olan Yargıtay da, Üçüncü Daire Başkanlığının, Can Atalay dosyası konusunda, Anayasa Mahkemesini hiçe sayarak verdiği karar, MHP’nin yargıdaki gücünü ortaya koymuştur. Meydana gelen hukuk dışı olayların tümünde, davul AK Partinin sırtında, tokmak MHP’nin elinde olmuştur. AK Parti kanadı, Sinan Ateş dosyası üzerinden çıkış yolu arasa da halen yargıda o yolun kapalı olduğu görülmektedir.
İktidarın büyük ortağı AK Parti içinde, MHP’den kurtulma çareleri aransa da henüz bir çıkar yol bulunmuş değildir. Aslında her iki ortak da birbirine öylesine mecbur ki, sanki aralarında Katolik Nikahı kıyılmış gibi, bir türlü ayrılmaları mümkün değildir. Ne zaman AK Parti ortaklığı bitirme mesajları verse, Bahçeli semboller politikasını başarı ile yürütmektedir. Bazen mesajını Ferdi Tayfur şarkısı, bazen de üstünde ‘’Allah bana yeter ‘’yazan yüzüğün altındaki dosya ile vermektedir. İki ortak arasındaki örtülü restleşme, Süleyman Soylu ve Ali Yerlikaya’nın hesaplaşmaları üzerinden devam etmektedir. O kadar çok malzeme olduğu belli ki bu sürtüşmenin son bulması mümkün görülmemektedir.
Son olarak dün, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Özgür Özel, Devlet Bahçeli ve Ali Yerlikaya’yı peş peşe ziyaret etmiştir. Bahçeli Beşiktaş taraftarlığından istifa etmiş olsa da, kendisinin iyi bir Beşiktaş taraftarı olduğunu çevresinden biliyorum. Bahçeli Ali Koç’un ziyaretine özel bir protokol uygulamıştır. Ali Koç MHP seçmeni olduğunu öteden beri zaten saklamamaktadır. Kendisine Göztepe maçında çirkin bir saldırı yapılmıştır. Bu saldırının ciddi bir derinliği olduğu bilinmektedir. Bazı çevreler Ali Koç üzerinden Fenerbahçe camiasının sinir uçları ile oynamaktadır. Görüşmeler açıklanmamış olsa bile, Ali Koç tehlikenin boyutlarını liderlere mutlaka aktarmıştır. Bahçeli yine sembol politikasını sahneye koymuş ve sekiz yıldır ortalıkta görünmeyen ‘’17-25 Aralık Takvimi’’ni, hatırlatmıştır. Başkasının bu ziyaretten ne okuduğunu bilmem. Ancak benim gözlemime göre bu mesaj, Ali Koç’ a dokunan bana dokunmuş olur mesajıdır. Seversiniz sevmezsiniz, kabul edersiniz, etmezsiniz ama, Devlet bahçeli Kurt Politikacıdır.
(20, Ağustos, 2024-Ankara)
FACEBOOK YORUMLAR