Her hayat bir imtihanı barındırır.
Kimi insan malıyla, kimi insan canıyla, kimi insan evladıyla, kimi insan akrabasıyla, bu böyle uzar gider.
Elime telefonu alıp şöyle bir sosyal medyaya bakayım derken bir anda önüme "Deniz Akkaya kızının sorumluluğunu sosyal hizmetlere verdi" diye bir haber önüme düştü. Haliyle dikkatimi çekti aile, çocuk, toplumsal konular üzerinde durur ve zaman zaman da yazarım. Haberin detayına baktım. Üzücü bir hadise, hiçbir anne kolay kolay kendinden uzaklaştırmak istemez. Belli ki sorunla başa çıkamadı. (Hadisenin detayına girmeyeceğim, isteyen magazin köşelerinde okuyabilir.)
Yeri geldi Deniz Akkaya'yı sertçe eleştirdim fakat bugün ona ne akıl vereceğim, ne de eleştireceğim. Hatta insafsızca yorum yapanları empati yapmaya davet ediyorum.
Başta şunu söylemelim hiçbir anne baba çocuğunun kötülüğünü istemez. Fakat anne babalar; çocuklara verdikleri sonsuz kredilerle onlara kötülük yapmaktalar. Bu sonsuz kredi günümüz çocuk ve ergenlerini bencil, egoist bir kişiliğe büründürdü. Üzerine üstlük "bireyselcilik" kozu da bunu besledi. Gençlerin elleri altında İnternet denen koca bir dünya, bu dünya öyle bir güç ki hem zehirleyebilir hem de şifa olabilir konumda. Renkli, göz kamaştıran bir dünya internet. İnternet kullanan her fert küresel düşünmeye başlar zamanla.
İyi mi kötü mü kısmına girmeyeceğim. Zira ikisini de
barındırıyor. Önemli olan kişinin kendisine faydalı olan kısmıyla hareket etmek.
Peki çocuk ve gençler bu şaşalı dünya karşısında kendine faydalı olan kısmı seçebiliyorlar mı?
Deniz Akkaya'nın yaşadığı bu sorunu bugün toplumun çoğu yaşamaktadır kapalı kapılar ardında.
Zira genç nesil küreselleşirken seyreltilmiş değer sıkıntısı yaşamaktadırlar. Yani kendi ahlaki değer ve milli değerlerden uzaklaşılmıştır.
Kadim kültürümüzde biz vardı. Şimdi ise bireyselcilikle "ben" kelamı hortladı.
Gençler bireysel takılmak, hesap vermekten uzak, sorumluluk almak istememektedirler.
Oysa ki insanoğlu sosyal bir varlıktır. "Ben" hastalığıyla pek çok hataya açıktır. Oysa "Biz" gibi bir şifa dururken, anne baba, dede, nene, teyze, amca, hala...
Yani aile. Küreselleşmenin getirdiği
Değerler erozyonunu büyük aile ile iyi ilişkiler yürüterek aşabiliriz. Sevgili anne babalar ; evlatlarımızı düğüne, bayrama, cenazeye, topluluklara götürelim. Muhakkak bu ortamlarda bulunmalıdırlar. Gelmiyorlar dediğinizi duyar gibiyim. Evet fakat bir şekilde ikna yoluna gidin. İlk başta kolay olmayacak zamanla alışılır.
Gençleri çocukları, odalarında saatlerce pc başında yalnız bırakmayın. Maalesef çoğu çocuk ve gencin gizemli dünyası, elindeki telefonu, masasındaki bilgisayarı olmuştur. Orada sadece kendi için sanal bir dünya kurmuştur ve anne baba, kardeş yok orada, aile yok orada. Tabiri caizse ailesi sanal dünya olmuş. İşte bu sanal aile evladınızı sizden hızla koparmış, koparmaktadır. İletişim kuramayan, sabır gösteremeyen, agresifleşen evlatlar karşınıza çıkarmış çılarmaktadır.
Küresel kültürün zararlarına çözüm bulmak zorundayız.
Bu çözüm belki de yeniden eski kültür, gelenek ve törelerimize bağlanmaktır.
FACEBOOK YORUMLAR