HAVASIZ yaşayamayız.
Ona sahip çıkmalıyız, sakınmalıyız.
Kirletmekten uzak kalmalıyız.
Rabbimizin bu muhteşem ikramına karşı gereken hassasiyeti göstermediğimizde ne yazık ki, yaşam zorluklarıyla yüz yüze geliyoruz. Zorlanıyoruz.
…
HAVA kalitesini önemsememek aslında kendimizi önemsememek demek…
Hayatı ve sağlıklı yaşamayı ıskalamak demek.
Sisli ve puslu havaların maliyetleri var. Ulaşımı aksattığını hepimiz biliyoruz mesela.
Renklerle simgelenen uyarılarla karşılaşıyoruz bu sebeple.
Hatırlayacak olursak yeşil renk tehlike olmadığını simgelemektedir ki, buna çok ihtiyacımız var.
Yeşil yaşamamız gerekiyor. Bunun için doğaya sahip çıkmalı ve sorumluluk alınmalıdır.
Tabiatın bu muhteşem rengine kıymet vermeli ve içimizi yemyeşil kılmalıyız.
İlkbahar olmalıyız.
Duygularımız, hissiyatımız, anlayışımız, bakışımız, dokunuşumuz buna uygun olmalı.
Mevsim bahar olmadığında bile yeşiller giyip o renge büründüğümüzde içimizde gönül baharının tomurcukları açar. Taptaze hissederiz kendimizi. Doğanın doğallığı ruhumuza konuk olur.
Yeşil giydiğimizde belki de ruhumuz bedenimize ve çevremize tehlike yok. Yeter ki, sen iyi ol, güzellik ve iyiliklerle diril diyordur, kim bilir…
Kısacası fiziki hava durumları sarı renkle az tehlikeli, turuncu tehlikeli, kırmızı çok tehlikeli şeklinde hava durumunu simgelese de bizlerin mânevi havası iyi olduğu müddetçe bu renkleri de daha güzel ve anlamlı kılabiliriz.
Sarı ile güneşi simgeler kalbimizin Şemsi olabiliriz. Etrafımıza canlılığı, mutluluğu ve pozitif enerjiyi yayabiliriz.
Turuncu renkle sıcak ve samimiliği ortaya çıkarabiliriz. Hayatı ve bize getirdiklerini kabul eder olumluları çoğaltıp olumsuzları da bu rengin enerjisiyle müspete dönüştürebiliriz.
Kırmızı ile aşkın doruklarını temsil edebiliriz. Sevip sevilmenin hakikatine ayna olup tehlikeleri bertaraf edebiliriz. Güç ve heyecanın iyi örneklerini gösterebiliriz. Hayata dinamizm katabiliriz. Kalbimizin rengi olan kırmızıyla yaşama tutku ve kararlılık katabiliriz.
…
TEKNİK olarak bakacak olursak uzmanalar havayı şöyle anlatıyor. Dünya'yı çevreleyen, çoğunluğu azot ve oksijenden oluşmuş, renksiz ve kokusuz gaz kütlesi. Hava tüm canlılar için hayati öneme sahiptir. Hayvanlar, bitkiler ve insanlar havasız bir ortamda yaşayamazlar. Yerküreyi saran gaz kütlesine atmosfer adı verilmektedir. Atmosferin diğer adı da hava küredir. Atmosfer, yerkürenin etrafında adeta düzenleyici ve koruyucu bir örtü şeklindedir.
…
HAVA sadece bunlardan ibaret değildir. Ruhumuzu da havalandıran havalar vardır…
Mayaların yüreğimizi döne dolaşa mayalaması gibi…
İnce sesle söylenmesi gereken âşık havasına ‘Şahnazı’ deniyor örneğin.
Duyup geçilemeyen, oturup dinlenilmesi gereken bir hava…
Çoğalmak için, büyümek için mayalanmak gerek…
Dost dilinden çoğaltılmak, sevgi ve aşk ile olur.
Okunan ‘Şahnazı’ ile olur.
Sakinlik öyle gelir. Gam öyle alınır. Dahası elem, keder ancak böyle boğulabilir.
Bize ‘Şahnazı’ gerek.
Bize, bizi çoğaltan havalar gerek, boğan değil.
Kederler mi çoğaldı? Sırtını yüreği ile beraber dönenler mi oldu? Olur, olmaz sözler mi yürürlüğe sokuldu?
Dert etme. ‘Şahnazı’ boşuna mı var?
‘Şahnazı’ mütevazı seslenir. İnce sesle söylenir.
Kısık okumak iyi de gelir. Bir daha dinlersin, yetmezse bir daha…
Yeter ki, mütevazı ol ve kalbini önce kendine sonra aşka aç.
Şahı bil, nazı belle. Niyazı öğren. Aşkı talim et.
Bir de şu var: ‘Şahnazı’nı sadece sevmeyi bilenler ve âşık-ı sadıklar duyabilirmiş.
Ya Selam!