SEVİNCİ olmalı insan insanın… Kıvancı olmalı.
Gönenmeli…
Bakışı, duruşu, seslenişi tıka basa doldurmalı…
Hatta sitemi bile.
Nazı ve cevri gönlünü şenlendirmeli.
Duruşun güçlenmeli bu sebeple.
Sağlam basabilmelisin toprağa.
Yârinden duyduğun her söz ve her tavır köklendirmeli yüreğini yüreğinde.
Kelebekler baharı getirmeli.
Kuşlar semada daha bir coşkuyla kanat çırpmalı.
Su içen serçeler güven içinde olmalı, ürkmemeli.
Pınarlar gönlünden akar gibi gürül gürül gürlemeli…
Ezanlar okunmalı ruhunun minarelerinde.
Tıpkı çocukların akşam babanın ve gelişindeki gülümsemesi gibi gülümsemeli çehreler.
İskeleye yanaşan geminin suları coşturduğu coşmalı için…
Ve içim.
Çam ağacı gibi solmamalı dört mevsim.
Hep terütaze kalmalı.
Su yürümeli fidanlarıma…
Can bulmalı yapraklarım, tomurcuklanmalı.
…
DOLDUR beni sevdiğim…
İçim sevinçle, coşkuyla dolsun.
O kadar ki; sevincim dışıma taşsın…
Bakışım, sevinç olsun, duruşum, seslenişim…
Sessizliğim hatta…
Ben seninle tıka basa dolu oldukça ve sen gönül salıncağımda huzurla sallandıkça sevinçler de benim yüreğimin kıvılcımları olur.
Kıvılcımla doldur içimi…
İşte o zaman…
Közün özüme ulaşınca sevince gark olurum.
Bir kara kuzunun gözleri olurum.
Gözlemi olurum.
Özlemi olurum.
Sevincim olunca sen, sevincin olurum.
…
SEVDA işmarı gerek bana.
El ile işmar etmen yetmez bana.
Göz kırpışları ile yetinmen yetmez bana.
Başınla yaptığın işaretler az gelir.
Bana sevda işmarın gerek!
Ancak o zaman sevinçle dolabilirim ancak.
Yürek kırpışların lazım bana.
Her gönül kırpışın bende yeni baharlar getirir.
El ve göz kırpışlarınla yetinme a canım.
Bana sevda işmarın gerek taptaze sevinçler için!
Yürek kırpışların gerek!
Bir sevinci olmalı insanın…
Sevincim ol.