Turan ATEŞ

Turan ATEŞ

ADALETİN KILICI
turanates@hotmail.com

BUGÜN ÇAĞLAYAN ADLİYESİNDE ; GÖRÜNTÜLER ve YAŞANANLAR.....

01 Şubat 2025 - 12:22

KAMUOYUNA......

                   BUGÜN ÇAĞLAYAN ADLİYESİNDE ;

                                       GÖRÜNTÜLER ve YAŞANANLAR.....
     

       İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İMAMOĞLU.....
    C . Savcısı huzurundaydı...Verdiği bir demeç nedeni ile...
      Çağlayan Adliyesi çevresi büyük bir  insan kalabalığı....Çünkü; 
        İMAMOĞLU; C. Savcına SAVUNMA Vermek için ADLİYEYE Geliyor...
      " HAKLAR ve  HAKİMLAR..." Çok önemli olsa gerek...
     HAKKI; Hukuken korunan yararlar bütünü olarak tanımlayabiliriz. Hak; kişinin diğer kişilerin yaşam biçimlerine müdahale etmeksizin, kendi yaşamına  yön verme özgürlüğüdür.
        Hukuk düzenin  kişilere tanıdığı yetkilerin kullanımı da başlı başına kişiye tanınan bir haktır. Bu Çizgilerin  nerede başlayıp, nerede  sona erdiği; insanlığın  var oluşundan bu güne dek  tüm tartışmalara konu olmuştur.  İnsanlık, HAK ARAMA yolunda ağır bedeller ödemiştir. Ve ödenmeye de devam olunmaktadır.
      Geçmiş ve eski bir Çağda; Arazisinden geçen Alman GAYZER'e karşı açtığı Davayı kazanan Alman KÖYLÜSÜNÜN;                                                  
         " BERLİN'de HAKİMLER VARDIR !..."                                                                                   
         sözü de çok anlamlıdır.
     1975 li yıllarda HUKUK Öğrencisiyim...O dönemin DANIŞTAY  BAŞKANLARINDAN Merhum Prf. Dr. İSMAİL HAKKI ÜLGEN Beyin;  DANIŞTAY'IN KURULUŞ  YILDÖNÜMÜNDE SÖYLEDİĞİ SÖZÜ ANIMSATTI...                      
      "TÜRKİYE DE HAKİMLER VARDIR. HER ZAMAN OLMUŞTUR...    HER ZAMAN DA OLACAKTIR..."
       Yine; ADALETE DAYANMAYAN DEVLET VARLIĞINI.... HAKİMLE-RİNE GÜVENMEYEN ve SAYGI DUYMAYAN  MİLLET BİRLİĞİNİ ve DİRLİĞİNİ KAYBEDER...
                    xxxxxxxxxxxx
      Günümüzün Çağdaş DEMOKRASİLERİNDE; üç tane TEMEL KURUM  vardır. Bunlar;                                                                         
              YASAMA + YÜRÜTME + YARGI...
     Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile  işlerlik kazandığı ülkelerdeki bu KURUMLAR arasında EŞİTLİK İLKESİ vardır. Bu KURUMLARIN Birbirinden üstünlüğü yoktur...
    YASAMA ve YÜRÜTME iç içedir. Yürütme , YASAMININ İçinde oluşturulur...
      Anayasa  Mahkemesinin Onursal Başkanlarından  Sayın YEKTA GÜNGÖR  ÖZDEN; Demokrasiyi şöyle tanımlamıştır:
     "Demokrasi çoğulcu, katılımcı, kurallar ve kurumlar düzeni olup, bağımsız yargının denetimi ile  yönetiminin ve yasamanın  geçerlili-ğinin  korunduğu bir  düzendir."
     Klasik demokrasilerde , böylece  devlet gücü bölünmüştür. Üç Güce de GÖREV dağılımı yapılarak, güçler arası denge  kurulmuştur. Bu sisteme de GÜÇLERİN Bölünmesi denir. Montesqüleü'nün "GÜÇ, GÜCÜ Durdurur..." görüşü  hakimdir.
      Yalnız;  YARGI Her zaman YASAMA ve YÜRÜTMENİN  dışında tutulmuştur. Bu düzenleme ve  uygulama  ve uygulama  KİŞİLER açısından ; Yürütmenin Yetkilerini kötüye  kullanılmasına  karşı olarak EK BİR GÜVENCE olsa gerek.
       Mahkemelerin görevi  Yürütmenin -İdarenin Gücünü azaltmak değil; KÖTÜYE Kullanılmasını engellemektir. Parlamento; Yasa çıkarırken; İnsan Haklarına  ve Anayasaya uygun olması ilkesini aşmasını engellemektir.
       Anayasa Mahkememiz; 29.12.1999 günlü ve 33/51 sayılı KARARINDA;
     "Anayasanın 2. Maddesinde , Cumhuriyetin  nitelikleri arasında sayılan HUKUK DEVLETİ, insan haklarına  dayanan, bu hak ve özgür-lükleri koruyup  güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda  adaletli bir hukuk düzeni kurup geliştirerek sürdüren , Anayasaya  aykırı durum  ve tutumlardan  kaçınan , hukuku tüm devlet organlarına  eğemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün ku-ralları ile  kendini bağlı sayan , yargı denetimine  açık, yasaların üstünde  yasa koyucunun da  bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasanın  bulunduğu bilincinde olan ve  hukuk güvenliğini sağ-layan  devlettir. " 
     Hukuk, her toplumda  karmaşık  bir süreçten geçerek, geçerlik kazanmıştır. Hukuk devletin  ürünü olduğu gibi, toplumunda ürünü olsa gerek. Birey toplum vicdanın adalet anlayışı ve değerleri HUKUKUN oluşumuna katkı yapmaktadır  .Hukuk merkeze  kimi yerde Devleti, kimi yerde toplumu, kimi yerde de kişiyi oturtmaktadır. Yani HUKUKUN oluşumunda Devletin ve toplumun katkıları vardır. Hukukun AMACI ise her zaman ADALETTİR.
      Hukuk Devleti ilkesi ve  Hukukun üstünlüğü ilkesi artık  gelişme süreci içindedir. Hukuk, kendini yaratan bir kurumdur. Hukuk; sadece Yasalar oluşturmaz. Hukukunda herkese de eşitçe uygulan-ması gerekir.
          xxxxxxxxxx
       Şu gerçeğin kabülü gerekir ki; Hukuk Devletinin verileri ile yaş-amaya alışan bir toplumda, KEYFİ bir Yönetim  şeklini de benimse-me  olanağı da olamaz. Hukuk Kişileri DİNE, Devletin Otoritesine ve Ekonomik Güçlere  karşı da korumaktadır ve de korumalıdır.  Yalnız bu HUKUK, Din Kurallarına  dayalı bir hukuk değildir. Bu HUKUK, DEMOKRATİK ve LAİK olan Hukuktur.
         Hukuk Devletinde kişiler ve Devlet, yasaların üstünlüğünü ve bağlayıcılığını içlerine de sindirirler. Yasalar, her zaman hukukun  temel ilkelerine  ve BİLİMSEL Gerçeklere  uygun olmak zorundadır-lar. Hukuk Devletinde; ayrımcılık, yolsuzluk, haksızlık ve adaletsizlik en az görülen olgulardır.
       Hukuk Devleti; Ulusal ve çağdaş devlettir. Bir Yönetim, Hukukun üstüne oturduğu zaman rahatlar. Yönetim, Hukuk dışı güçlerin üzerine oturup, ondan güç almaya kalkarsa; Kendi geleceğini ve Ülke geleceğini Karanlığa iter. Hukuk Devletinin bazı ilkeleri, baştan sıkıcı olabilir. Ama ilerisi için de rahatlatıcıdır.
       HUKUK Devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun, İnsan Haklarına saygı gösteren, bu HAK ve ÖZGÜRLÜKLERİ koruyup ve güçlendiren ; her alanda adaletli bir HUKUK Düzeni kurup ve bunu geliştirerek  sürdüren ; Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan " DEVLET" demektir.
      "YASA DEVLETİ " ile  "HUKUK DEVLETİ " aynı değildir. Hukuk sadece yasalardan da ibaret değildir.  Hukuk sadece Yasa anlamına da gelmez. Hukuk Devleti, Yasa egemenliğinin dışında ve de üstün-dedir.  Hukuk Devletinde her  tür YASA değil; Hakları ve özgürlükleri güvence altına alan Yasalar egemen olur.  Yasa devleti veya  Yasa egemenliği  anlayışının yerini; Hukukun üstünlüğü almalıdır. HUKU ile Yasa arasında bir ilişki vardır. Yargıtay Kararlarında ,bu konu ye-terince de açıklanmıştır. "Hukuk ile Yasalar " ayrı kavramlar olup, Hukuk kuralları  yalnız Yasalardan ibaret değildir. Hukuki Düzen anlamındaki  hukuk toplu halde  yaşayan  insanların  birbirleri ile olan  ilişkilerini düzenleyen hukuk normlarının bir bütünüdür. Yasa Normları, Hukuk Normlarının bir  bölümüdür. Çağdaş Hukuk Normları her zaman yazılıdır.
      Bizde, Yasaların Anayasaya uygunluğunun DENETİMİNİ yapan  Anayasal Kurum ANAYASA Mahkemesidir. Yönetimde olanlarında Hukuka bağlı kalmaları gerekir. Parlamento; Anayasaya aykırı yasalar çıkarabilir. Bu durumda Hukuk Devleti ilkesi yara alır. Devleti yöneten Yönetimin HUKUKA Bağlı kalması gerekir.
       Bir dönemin  Başbakanı Merhum BÜLENT ULUSU; " Devletin devamlılığı karşısında, KİŞİLER NOKTA gibi kalır..." sözünü etti... Merhum ULUSU, o dönem Başbakan ve siyasi bir kişidir.
      1950 sonrası dönemde bir  Mahkeme Hakimi;  Parlamentoyu ağır bir şekilde eleştiren  bir Partinin genel Başkanını ; PEYGAMBER ÖLDÜ, ÜMMETİ KALDİ...ATATÜRK ÖLDÜ, MİLLETİ KALDI... BİR MİLLETVEKİLİ  OSMAN BÖLÜKBAŞI TUTUKLANSA NE OLUR Kİ " dedi... Bu söz çok talihsiz. .Bir Hakim, yargıladığı bir kişi için  bu sözü sarf etmesi bir talihsizliktir.
                       xxxxxxxxxx
      HUKUK Devleti  demek; tüm işlemlerinde  HUKUKA dayanan , İnsan Haklarına  saygı gösteren  ve her türlü Yasal  -İdari İşlemlerin-de  Yargı Denetimine bağlı olan DEVLET demektir.
       Hukuk Devleti herkesin kendine göre anlam  vereceği , isteğine göre  ve istediği yöne  sürükleyebileceği kavram da değildir. Dayandığı belirli ve  geçerli  bir takım ana  ilkeleri vardır. Devlette en öneli özellik ise;" KUVVETLER AYRIMI ve YARGISAL DENETİMDİR..."
      Yargı Organları ve Yargı Mensupları; YASAMA  ve YÜRÜTMENİN  alt veya üst organı değildirler. YARGI Organları ; asla  YASAMA  ve YÜRÜTMENİN karşısında da  değildirler. Görevi, bu kurumların Hukuka UYGUNLUĞUNU SAĞLAMAKTIR. Şu gerçeği herkesin  kabullenmesi gerekir ki; YASAMA ve YÜRÜTMENİN yaptığı görev-lerin gerekliliğiyle ilgili, HAK ve ÖZGÜRLÜKLERİN  dengeli bir şekil-de  korunmasını sağlamaktır.
       Siyasal Yönetimler, İptal olunan Kararlarından  dolayı, Anayasa, Yasaları  ve vicdani kanaatleri doğrultusunda  görevlerini yapmaları gereken, Hakim-Savcılara saldırırlar...
          Yasama ve Yürütme Organlarını ellerinde bulunduran tüm Siyasi  Yönetimlerin; YARGI Denetimlerinden de hoşnut değildirler. 
        YARGI; Karalarını içinde bulunduğu toplum adına verir. Bu nedenle de Yargının verdiği KARARLARINDA Toplumu HUKUKSAL olarak da tatmin etmesi gerekir.
       Şu ilke unutulmamalıdır ki;                                                                                        
        "Toplumdaki  kişilerin kendi aralarındaki ilişkileri ve birey ile Devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar  ..."                                  
       olarak HUKUKUN Tanımı yapılır. Hukuk Devletten ayrı olarak da düşünülemez. Hukuk ile Devlet arasında sıkı bir bağlantı olur. Devlet  Toplumdan  bağımsız ve onun üstünde  bir varlık değildir.
     EFLATUN; "Her Yönetim, kanunları  kendi işine geldiği gibi yo-rumlar ve uygular... Ve her şehirde kuvvet; hüküm süren unsurun elindedir..." der.
      Yalnız, Hukuk Devletinde YASALARIN Hükmü, toplumsal bir ilişkiyi düzenlemektedir. Eğer ki Yasa koyucu, toplumsal ilişkiyi, bu ilişkinin ihtiyacına doğru saptarsa, kabül edilen yasa, bu gereksinimi Yasanın çıktığını an için karşılanmış olur. Zaman içinde bu yasa eskir-yıpranır ve  Toplumsal İlişkiye de cevap veremez. Çünkü; Toplum yapısı sürekli bir değişim içindedir.
      HUKUK, hiçbir zaman  Toplumun gelişmesine engel olamaz. Toplumdaki, EKONOMİK ve SOSYAL Gelişme , Hukuki Gelişmenin  önünde  olursa  kaos ortamı yaşanır.
     TOPLUMDA; Ekonomik, Sosyal ve Hukuksal gelişme aynı yönde ve bulvarda olmalıdır. Düşünce ve özgürlük bir bütündür. DÜŞÜNCE hiçbir zaman da suçlanamaz. DÜŞÜNCEYİ engelleyen Hukuk Kural-ları da TOPLUMU da geriye götürür...Aslında insanların bilinçlenerek  düşüncelerini açıklaması  isteğini geliştirmesi; içinde bulunduğu Toplum için bir yarardır. Ama; Toplumun bir bölümü de bunu zarar olarak görür. Bu zararı kendisi ile de  özdeşleştirir... DÜŞÜNCE  hiç bir zaman suçlanamaz. Düşünceyi engelleyen  HUKUK 'un Düzenlemeleri de  Toplumu her zaman da geriye götürür...
      Kişiler, her zaman istedikleri bir şeyi yok edebilirler. Ama, İNSAN DÜŞÜNCESİ hiç zamanda yok edilemez. İnsan ve Düşünce bir bütündür. ve AYRILAMAZ...
        Yalnız;                                                                                                                         
                    "ADALETE DAYANMAYAN DEVLET VARLIĞINI;                                                                          
         HAKİMLERİNE GÜVENMEYEN  ve  SAYGI DUYMAYAN  MİLLET, 
                 HER ZAMAN BİRLİĞİNİ ve DİRLİĞİNİ KAYBEDER....."
       Saygı ile....

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum