Irkçılığa karşı hassasiyeti olan herkes, Nelson Mandela'yı hatırlayacaktır. Güney Afrika Cumhuriyeti'nde azınlıkta olan beyazların baskısına karşı, çoğunlukta olan siyahların haklarını savunan bir aktivisttir. Bu faaliyetleri sebebiyle üniversiteden atılmış, daha sonra Hukuk Fakültesini dışarıdan bitirerek, ülkesinin ilk siyahi avukatı ünvanını almıştır. Haksızlıklara karşı verdiği mücadele nedeniyle 27 yıl hapiste yatmıştır. 1990 yılında Devlet Başkanı De Klerk tarafından şartsız olarak affedilmiştir. 1994 yılında yapılan Genel Seçimde büyük oy çoğunluğu ile, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin ilk siyahi Başkanı seçilmiştir. Nelson Mandela efsanesi, özgürlük ve adalet arayanlara rehber olmuştur.
Benim kuşağımın üniversite yılları yoğun öğrenci olayları içinde geçmiştir. 1973 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesinin arkasındaki Cumhuriyet Yurdunda kalıyordum. Yurt devrimci fraksiyonların karargâhı haline gelmişti. Zaman zaman yurt kantinine Abdullah Öcalan da gelirdi. Zaten Mustafa Karasu yurt arkadaşımızdı. O dönemde TİP'li olduğu için biz ona Timisi derdik. Devrimci öğrenciler MİT ajanı diye Öcalan'dan uzak dururlardı. O yıllarda Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nde memur olarak çalışıyordu. Haki Karer ise Fen Fakültesi matematik bölümünde okuyor, Hukuk Fakültesi Yurdunda kalıyordu. Haki memleketten komşumdu. Üstün zekâlı bir öğrenci olduğu konuşulurdu. Daha PKK kurulmamıştı. Heyecanlı toy Anadolu çocukları ajanlar tarafından yönlendiriliyor ve kullanılıyordu.
Militan öğrenciler Erdoğan'ın tabiriyle kantin devrimciliği yapıyorlardı. Ancak bu böyle gitmez, okulları terkedip, kırsal da mücadele başlatmak şart diyenler de vardı. Bu görüşteki öğrenciler Ankara'nın Tuzluçayır semtinde sözde gizli toplantılar yapıyorlardı. Ancak Devletin gizli elemanlarının bu toplantıları izlediğini tahmin ediyorduk. PKK, "Partiyan Karkeran Kürdistan" Türkçe adıyla, "Kürdistan İşçi Partisi" Tuzluçayırda kurulmuş oldu. Haraketin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden aşiret çatışmaları ile başlatılacağı duyurulmuştu. İlk Kurşun militan Mahsun Korkmaz tarafından sıkılmıştı. Bunu mermer de delik açmak olarak değerlendirdiler.
PKK'nın ilk lider kadrolarının çoğu çatışmalarda öldürüldüler. Mehmet Uzun'u MİT bağlantılı diye, örgütün infaz ettiği basında yer almıştı. Haki Karer Antep kırsalında, Kızıl Kürtlere öldürtüldü. Nedense Abdullah Öcalan ve Mustafa Karasu'ya dokunmadılar. Öcalan yakalanacağını anlayınca, Kobani'den Suriye'ye geçti. Bu nedenle Kobani'nin PKK içinde önemli bir yeri olduğu söylenmektedir. Hicretin başladığı kapı olarak değerlendirilmektedir. Suriye de Esat Rejimi, Bekaa Vadisi'nde PKK'ya kamp kurma imkanı sağlamıştır. Burada "Mahsun Korkmaz Akademisi" kurulmuş ve yıllarca bölücü terörist yetiştirmiştir. Kör bir savaş sonucunda binlerce yurttaşımız terör kurbanı olmuştur. Suriye Baas Rejimi en az PKK kadar Türkiye'ye düşmanlık yapmıştır. Ecevit'in Başbakan olduğu dönemde izlenen kararlı tutumla, Öcalan sahipsiz kalmıştır. 1999 yılında uzun kovalamalar sonunda Kenya da, ABD tarafından paketlenerek asılmaması şartıyla, Türkiye'ye teslim edilmiştir.
ABD bunu yaparken, Kuzey Irakta Mesut Barzani'nin önünü açmıştır. Bu gün başımıza belâ olan YPG, Kuzey Irak Özerk Kürt bölgesinde eğitilip donatılmıştır. ABD, İngiltere ve İsrail Büyük Ortadoğu Projesini hazırlarken, kürtleri projenin paydaşı olarak öngörmüşlerdir. Türkiye de PKK, Irak da Barzani, Suriye de YPG ve İran da Pejak'ın birleştirilerek Büyük Kürdistan'ın kurulması amaçlanmaktadır. Aslında bütün bu çabalar, Büyük İsrail'in kurulmasına hizmet içindir. Proje adım adım hedefine ulaşmaktadır. Suriye düşmüş, Türkiye'ye düşmanlık eden Esat, Rusya da mülteci durumundadır. Sıranın İran'a geldiği çok net olarak görülmektedir. Daha sonra Türkiye'nin potaya gireceğini Devlet bilmektedir. İşte Bahçeli'nin Öcalan çıkışının temelinde bu durum yatmaktadır.
Türkiye iki millet, tek devlet Türk-Kürt Federasyonu'na razı olursa, toprak kaybetmeden bu beladan sıyrılacağını sanmaktadır. Böyle düşünüldüğünü Sarayın borazanı Mehmet Uçum'un açıklamasından anlıyoruz. Uçum, iki toplumlu üniter devlet teklifi, bir tuzaktır, bu tuzağa gelinmemelidir demektedir. Anlaşılan yapılan teklif budur. Ancak yönetimde kafaların net olmadığı görülmektedir. Bu nedenle Öcalan kıymete binmiştir. Türk-Kürt İslam Federasyonu kurulmasının her iki tarafın beklentilerini karşılayacağı umulmaktadır.
Bu toprakların Türk'ü de Kürt'ü de aynı kıskançlık hastalığına sahiptir. Öcalan muhatap alınmayı istemektedir. DEM Partinin önceki Genel Başkanı Selahattin Demirtaş var, onunla görüşün dememektedir. Onlar da Erdoğan'ın bölme planına ayak uydurmaktadırlar. Bölge de Rusya'nın halen önemli bir güç olduğu unutulmamalıdır. Türkiye'nin Öcalan'ı, Rusya'nın yapacağı suikast ihtimaline karşı koruyacağını, rüyamda görsem inanmazdım. Maalesef buna mecbur kalınacaktır. İşin ucunda para varsa, menfaati bozulanlar savaşmaktan asla çekinmezler. Çin ve Rusya bu konuda potansiyel tehlikedir.
Kurulması öngörülen devletin yeni anayasasının olması şarttır. DEM Parti bu konuda evet derse, CHP içindeki kürt vekillerin desteği ile, Meclis de 411 oy oranına ulaşılacağı konuşulmaktadır. Bu da referandumsuz anayasanın geçmesi anlamına gelmektedir. Referandum olursa geçmeyeceğini bilmektedirler. Bu durumda Erdoğan tekrar Cumhurbaşkanı olma imkanına kavuşacak, İslam Devleti kurulacak, Öcalan serbest kalacak, Kürtler federasyonu kotararak gelecekte ayrılmanın kapısını aralamış olacaklardır. Hesapların bu eksende olduğu iddia edilmektedir. Öcalan serbest kalırsa, kardeşi Osman gibi, gidip Erbil de fırıncılık yapacak değildir. Elbette federasyonun bir kanadının başında olmak isteyecektir.
İşte yarım asırdan bu yana, dökülen kanların, verilen şehitlerin ardından, katliamların baş sorumlusu Abdullah Öcalan İmralı'dan alınarak Mandela yapılmak istenmektedir. Buna komplo teorisi diyenler olabilir. Maalesef talimat böyledir. Ancak Pervin Buldan hiç olmadığı kadar barışa yakınız demektedir. Başta, sözde Türk Milliyetçileri olmak üzere, herkes plana sadık kalmak zorundadır. Böyle bir girişimi önleyebilecek bir karşı güç yoktur. Halka gelince, aynen Irak ve Suriye de olduğu gibi, herkes evinde oturup, gelişmeleri izleyecektir. Toplum yıllardır buna hazırlanmıştır. Yalancı pehlivan gibi atıp tutan klavye efelerine bakmayın.