Dünyayı yeniden şekillendirmek isteyen Siyonist Emperyalistlerin insan diye bir derdi yoktur. Bu rejimler insana değer veren, insanı olağan yaşamın merkezine koyan yönetimler değildir. Dünyayı yöneten dolar egenenlerinin gözü, güzel coğrafyalardadır. Toprağın üstünde güzellik yoksa, yeraltı zenginlikleri olan madenler onların ilgi alanlarıdır. Söz konusu Baronlar için insanlar, onların mallarına müşteri olabilecek ekonomik güce sahip oldukları kadar önemlidirler. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanmakta olan sorunlara, Siyonist yaklaşımla bakılmazsa doğru teşhis konulması mümkün değildir. İnsanlığın başına ne çoraplar öreceklerini anlamak için, onların penceresinden bakabilmek gereklidir.
Türkiye'nin doğu ve güneydoğu bölgelerinde yaşamakta olan Kürt halkı ile devlet arasında tarih boyunca çeşitli sorunlar yaşanmıştır. Geçmişte 18 Kürt isyanı meydana gelmiş, 19. isyan ise PKK tarafından 45 yıldır sürdürülmektedir. Halen İmralı ile Hükumet arasında yapılan görüşmelerle bu sorunun çözülmsine çalışılmaktadır. Aslında bir soruna teşhis doğru konulmamışsa, çözümün de doğru olması mümkün değildir. Mademki kürtler bu bölgelerde yaşamaktan şikâyetçidir, soruna farklı bir pencereden bakalım. Karadeniz halkını doğu ve güneydoğuya, Kürt halkını da Karadeniz bölgesine yerleştirirsek, sorun çözülmüş olurmu? Bence olmaz. Çünkü sorun Kürt halkı değil, bölgedir.
Siyonist güçler, tarih boyunca kürtleri Türk Devleti'ne karşı kışkırtmışlardır. Bu kışkırtma kürtlere değer verdiklerinden değil, bölgedeki tatlısı kaynaklarına ve hububat kuşağına sahip olma arzusundan kaynaklanmaktadır. Siyonist amaçlara hizmet etmemiş olsalar, kürtlerin Siyonistlerin gözünde, kırdaki tilki kadar bir değeri yoktur. Kürt kardeşlerimiz kusura bakmasınlar. Tarih boyunca İngiliz ve İsrail devletlerinin piyonu olmuşlardır. Özellikle diyaspora kürtlerinin Avrupa ülkelerinde yapmış oldukları gösterilerde çok sayıda İsrail Bayrağı taşıdıkları görülmektedir. İsrail'in gelecek planlarında doğu ve güneydoğu bölgelerindeki su kaynakları ile yukarı Mezopotamya ovalarını ele geçirmek vardır. Bu nedenle sorun Kürt sorunu değil, "Bölge Sorunu"dur.
2003 yılından bu yana, kurulmuş olan AK Parti Hükumetleri ve son yıllarda oluşturulan Cumhur Ortaklığı, Kürt sorunu adı altında Büyük Ortadoğu Projesine hizmet etmektedirler. Erdoğan da söz konusu projenin eş başkanı olduğunu ilan etmiştir. Birinci çözüm sürecinde kürtler sözlerinde durmadıkları için, süreç çatışma ile sonuçlanmış ve hendek savaşlarında yüzlerce şehit verilmiştir. Şimdi MHP Lideri Bahçeli üzerinden, Terörsüz Türkiye Süreci yürütülmektedir. Görüşmeler Milletten saklanmaktadır. Ancak anayasa değişikliği ile üniter yapının bozulmak istendiği anlaşılmaktadır. Teröristlere genel af çıkartılacağından söz edilmektedir. Bu politikalar uzun vadede Türkiye'nin bölünmesine kapı aralamaktadır.
Terörsüz Türkiye Süreci konusunda, muhalefetin gerçekçi bir politikasının olmaması, Hükumetin kuyruğuna takılarak, şehit ailelerinin hassasiyeti üzerinden konuya dahil olması üzücüdür. Bu bir politika değildir. Geçmişte, ayağı çarıklılar ile başı sarıklılar bizden olduktan sonra biz hep iktidar oluruz diyen zihniyet, bu süreçte şehit ailelerini ikna eder ve CHP hüsrana uğrar. Bu nedenle CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kürt sorunu söyleminden değil, "Bölge Sorunu" üzerinden konuya yaklaşmalıdır. Zaten gerçekçi olmayan Kürt sorunu yaklaşımı, Milli hassasiyetleri olan yurttaşlarımızı ciddi anlamda rahatsız etmektedir. Bu temelsiz yaklaşım, Özgür Özel'in son performanslarına gölge düşürmektedir.
Suriye rejiminin düşmesinden sonra, Türkiye ve İsrail üstü kapalı komşu olmuşlardır. Faşist Netenyahu Türkiye'yi Trump destekli olarak tehdit etmektedir. Hatta Suriye üzerinde her iki devletin çatışma aşamasına geldiği söylenmektedir. İsrail YPG'yi kullanarak Suriye de büyük hakimiyet elde etmiştir. Türkiye'yi bu duruma, mezhep ekseninde izlenen yanlış Suriye Politikası getirmiştir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ihmal edilen Irak ve Suriye Türkmenlerinin haklarına sahip çıkmalıdır. KKTC ile dayanışma içinde, Doğu Akdeniz'deki haklarımızdan taviz verilmeyeceği söylenmelidir. 24 barajımızın bulunduğu Doğu ve Güneydoğu bölgeleri ile GAP Bölgesi, ülkemizin bekası için kırmızı çizgimiz olduğu vurgulanmalıdır.