Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI
[email protected]

KATILIMCI DEMOKRASİ VE TÜSİAD

21 Şubat 2025 - 00:16

Yaşadığımız dünyada nüfusuna, toprak büyüklüğüne, ekonomisine, idari yapısına bakılarak tanımlanan birçok devlet mevcuttur. Devletler yönetim biçimleri itibarıyla Monarşi, Meşrutiyet ve Cumhuriyet sistemine göre yönetilen devletler olarak tasnif edilirler. Ancak bu yönetim biçimlerinin işleyiş şekillerine bakıldığında çok farklı uygulamalarla karşılaşmak mümkündür. Bu uygulamalara o devletin rejimi denir.

Cumhuriyet bir yönetim biçimi, demokrasi ise bir rejimdir. Her Cumhuriyet yönetimi bir demokrasi olmadığı gibi, her demokrasi de bir Cumhuriyet değildir. İngiltere birleşik krallık olmasına rağmen, dünyanın en sağlıklı işleyen demokrasi rejimlerinden birine sahiptir. İran Cumhuriyetle yönetildiği halde bu ülkede islami rejim hüküm sürmektedir.

Türkiye ise dünyada hem Cumhuriyetle yönetilen hem de demokrasi rejimini benimseyen nadir ülkelerden birisi idi. Ancak son yıllarda yapılan uygulamalar, demokrasiden iyice uzaklaşıldığını göstermektedir. Bireysel özgürlükler, eşitlik ve adalet erozyona uğramıştır. Yasalar yandaş için yok sayılırken, muhalefete karşı adeta silah olarak kullanılmaktadır. Tahliye kararı veren bir Hakim hakkında soruşturma açılırsa, bundan sonra hangi Hakim vicdanına göre karar verebilir?

Demokrasilerde, uygulama şekillerine göre değişiklikler göstermektedir. Bu uygulamalara bakıldığında nerede ise her devletin kendine göre bir demokrasisinin olduğunu söylemek mümkündür. Çok sayıda enstrümanı ve bir o kadar da imkanı olan bu rejimin tam anlamı ile uygulanabilme olanağı bulunmamaktadır. Kısacası ne kadar isterseniz o kadar demokrasi uygulamak mümkündür.

Türkiye de evrimle değil, devrimle gelen Cumhuriyet, kuruluşundan itibaren 27 yıl boyunca kökleri ile çatışarak değerlerini yerleştirmeye çalışmıştır. Nihayet 1950 yılında çok partili demokratik sisteme geçilebilmiştir. Bu demokrasi temsili demokrasi olmasına rağmen, Milletin hür seçimlerle kullanmak durumunda olduğu demokratik hak, zaman zaman müdahalelerle kesintiye uğratılmıştır.

Temsili demokrasilerde halk, seçimden seçime söz sahibi olmaktadır. Seçimlerde halk temsilcilerini seçer, gelecek seçimlere kadar demokratik haklarını temsilcileri aracılığı ile kullanır. Türkiye de sistem, yasama, yürütme ve yargı olmak üzere kuvvetler ayrılığı prensiplerine göre yapılanmıştı. Ancak, Cumhurbaşkanlığı Hükumet Modeline geçildikten sonra, Kuvvetler ayrılığı prensibinin kaldığını söylemek mümkün değildir.

Halkın, yasal örgütleri aracılığı ile sistemin işleyişine müdahil olduğu demokratik sistem ise “Katılımcı Demokrasi”dir. İdari sistemleri ister Cumhuriyet olsun, ister başka bir sistem olsun, bütün çağdaş toplumlarda rejim olarak “Katılımcı Demokrasi” tercih edilmiştir. Halkın yasal örgütlerinin diğer bir adı “Sivil Toplum Kuruluşları”dır. Sivil Toplum Kuruluşları; belli bir Kanunu, yönetmeliği ve tüzüğü olan, çalışmalarını ve kuruluşlarını bu mevzuatlar çerçevesinde sürdüren, devlet yapısı içinde resmi olarak yer almayan kuruluşlardır. Bu kuruluşlar; Dernekler, Meslek Odaları, Üretici Birlikleri, Sendikalar, Vakıflar ve Kulüplerdir.

Sivil toplum kuruluşları, aynı amaç ve ortak menfaatlerin yasal çerçevede savunulması, hakların korunması, üyeler arasında her konuda dayanışma sağlanması hususlarında faaliyet göstermektedirler. Katılımcı Demokrasinin, toplumların yasal çerçevede örgütlü olduğu ülkelerde uygulanması mümkündür. Toplumların örgütlenmesi ise sivil toplum kuruluşları etkinliğine bağlıdır. Bu kuruluşların mutlaka yasal çerçevede örgütlenme zorunlulukları olmalıdır. Aksi takdirde yasal dayanağı olmayan kuruluşların faaliyetleri, illegal faaliyetler kapsamında değerlendirilir.

Katılımcı demokrasilerin, temsili demokrasilerden farkı, bu sistemde halk egemenlik haklarını sadece seçtiği temsilciler eliyle kullanmaya razı olmaz. Kurduğu yasal örgütler vasıtası ile zaman zaman sistemin işletilmesinde devreye girerek etkili olabilir. Demokrasi kültürü gelişmiş olan ülkelerde toplumların örgütlü olması, yönetimde kolaylık sağlanması hak ve menfaatlerin sağlıklı bir şekilde korunabilmesi için desteklenmektedir.
Halbuki demokrasi kültürünün yeterince gelişmediği ülkelerde ise yönetimler, toplumun örgütlenmesinden endişe duydukları için bu tür faaliyetlere yasal zorluklar çıkartarak engel olmaya çalışmaktadırlar.

Cumhurbaşkanlığı Hükumet Modeli, katılımcı demokrasiden rahatsız olmaktadır. Hatta başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, diğer Hükumet yetkilileri, o haklar eski Türkiye de kaldı demektedirler. Son günlerde Türkiye'nin önde gelen sivil toplum kuruluşlarından TÜSİAD, yanlış bulduğu uygulamaları eleştirdiği için, Başkan ve Yüksek İstişare Kurlu Başkanı, Başsavcılık tarafından ifade vermek üzere polis nezaretinde alınmışlardır. Daha sonra adli kontrol ve yurtdışı yasağı konularak serbest bırakılmışlardır.

Bu durum dünya basınında geniş yankı bulmuştur. Sermaye ürkek kuş gibidir, güven duygusunun olmadığı ülkeden kaçar. Bu da ekonomi ve istihdam alanında derin sorunlara sebep olmaktadır. Temsili demokrasinin uygulanmadığı bir ülkede, katılımcı Demokrasinin uygulanması hiç mümkün değildir. Yaşananları bu kapsamda değerlendirmek gerekir. Son yıllarda artan iktidar baskıları sebebiyle Türkiye neleri kaybettiğini daha yeni yeni anlatmaktadır. Muktedir boşuna bu daha iyi günleriniz demiyor.