Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI
[email protected]

HAKAN ŞÜKÜR KANUNU

14 Şubat 2025 - 02:26 - Güncelleme: 14 Şubat 2025 - 13:00

Bilindiği gibi Türkiye'nin golcü futbolcularından Hakan Şükür, fetö firarisi olarak ABD'nin Teksas Eyaletine kaçmıştır. Oradan bir noter aracılığı ile, Türkiye de bir avukata vekalet vererek, kendisine sosyal medya da yapılan hakaretler için tazminat davası açılmasını istemiştir. Açılan davalarda çok sayıda hakim, Hakan Şükür lehine kararlar vermiştir. Bu kararlar terörün finansmanı olarak değerlendirilmektedir. Konuyu fark eden Hükumet, mevcut Kanuna ekleme yaparak, "Hakan Şükür Kanunu" çıkarmaya karar vermiştir. Buna göre, “hakkında yakalama emri verilen veya kaçaklık kararı bulunan kişiler, davasını bizzat açıp takip etmek zorundadır.” ifadesini ekleyerek, vekalet ile dava açılmasını önlemek istemektedir.

Hakan Şükür ile yolumuz TRT de kesişmiştir. 2007 yılında Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu adına TRT’yi denetleyen ekipte yer almıştım. İbrahim Şahin TRT Genel Müdürü. Ahmet Koyuncu ve Zeynel Koç da Genel Müdür yardımcılarıydı. O yıl TRT Kanunu değiştiriliyordu. Ancak TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in beş ayrı yerden aldığı 34 Bin TL maaş Kanun görüşmelerinin önüne geçmişti. İlgili mevzuatta, aynı Kanuna tabi olarak çalıştığı iki kurumdan aynı anda maaş alamaz şartı konulmuştu. Genel Müdür TRT’den aldığı Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Başkanı maaşının dışında, Aysel ve Türksel gibi iletişim Kurumlarından yüksek maaşlar alıyordu. Hepsi Kanunlara uygun, ancak etik kurallara uygun değildi. Rahatladı ve boşver etik kuralları demişti.

Uzun tartışmalardan sonra TRT Kanunu değiştirildi. Yeni Kanun çerçevesinde yüksek maaşlarla TRT’ye 1200 kişi alınmıştı. Konuyu incelemekle görevli olan denetçi de cemaat sempatizanıydı. Ancak işinden taviz vermiyor, ısrarla dosyayı istiyordu. Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Koyuncu da dosyayı vermiyordu. Durum bana aktarılınca Genel Müdür ile görüşüp dosyanın mutlaka verilmesi gerektiğini, aksi takdirde yasalardan doğan yetkimizi kullanacağımızı söyledim. Dosyayı Daire başkanıyla gönderdiler. Söz konusu 1200 kişilik liste Başbakanlık tarafından verilmişti.

Ayrıca o dönemde Sakarya Fırat dizisi için Osman Sınav, Yol Hikayeleri konusunda ise rahmetli Tayfun Talipoğlu ile sözleşme imzalanmıştı. İbo Şov için İbrahim Tatlıses ile görüşülüyordu. Resmi fiyat ile talep edilen fiyat arasında fark olduğu bize intikal edince iş bozuldu ve almaktan vazgeçtiler. Bu tür prodüksiyonlar yönetim tarafından adeta örtülü ödenek gibi kullanılıyordu. Kayıtlardan, yıllarca rahmetli Mehmet Ali Birand’ın TRT ile iş yaparak, bu sistemle 32. Gün programını yayınladığını gördüm.

Diğer yandan o günlerin en flaş konusu, aktif futbolu bırakan Hakan Şükür’ün TRT ile spor yorumcusu olarak görüşmelerde bulunmasıydı. Ancak bir türlü anlaşma sağlanamıyordu. Genel Müdür Yardımcısı Zeynel Koç bana uğradı. Hakan Şükür ile son görüşmeyi yapacağız, tam anlaşıyoruz dışarı çıkıp babası Sermet Şükür ile görüşüp vaz geçiyor dedi. Rakam ne kadar diye sordum, Faik Çetiner’e verdiğimiz şartlara kadar geldik dedi. Onun sözleşmesini isteyip baktım, o zamanın parasıyla 510 bin TL. almıştı. Sosyal ödemeler, primler de bonusuydu. Mecburmusunuz adama bu kadar parayı vermeye diye sordum. Efendim okyanus ötesinden baskı var dedi. İşte kaynaklar böyle peşkeş çekiliyordu.

Bu arada Hakan Şükür ve avukatı geldiler. Zeynel Koç efendim sizde kalın, bu işi bu gün bağlayalım dedi. Ben de diğer denetçi meslektaşlarımı çağırdım. Avukatına sözleşmeleri incelediğimizi söyledim. O arada Zeynel Koç, Hakan Şükür’e ne haber Fetullahçı diye takıldı. O da sağ elini kalbinin üstüne koyarak, onur duyarım diye cevap verdi. Kısa süren görüşme sonucunda sözleşme imzalandı. Hakan Şükür, Osman Sınav ve Tayfun Talipoğlun’a bizim odalarımıza yakın yerden odalar verdiler. Sık sık bir araya gelip çay içiyorduk. Hakan Şükür’ün bütün derdi, nerede derin bir hoca varsa öğrenir, elini öpmeye giderdi. Paracı olduğu kadar, bilgisiz bir cemaat müridiydi.

Daha sonra, 22 Temmuz seçimlerinden önce 1200 kişiyi nasıl aldıklarını sordum diye, Genel Müdür İbrahim Şahin beni bizzat dönemin Başbakanına şikayet etti. Bu Şikayeti yaparken Başbakanlık Müsteşar Vekili de orada bulunuyormuş. Beni aradı ve keşke sormasaydın dedi. Ben sormak için bu görevde bulunuyorum dedim. Seni perişan edecekler diye söyledi. Sen merak etme ben kuzu çobanlığından geldim, perişan ederlerse gider koyun çobanlığı yaparım diye cevap verdim. Ancak, edilmiş olan küfürler canımı sıkmıştı. Kendimi sakinleştirip, sonucu beklemeye başladım.

Denetim dönemi bitmeden beni TRT’den alıp, PTT Genel Müdürlüğünün denetimine verdiler. Bu uygulama Kurul tarihinde bir ilk olmuştu. Haber Fetullahçı camiada bayram sevinci ile karşılandı. Bunları toprak kabul etmez, yatacakları mezar yoktur. Daha sonra beni oradan da alıp, Şeker Fabrikalarının denetimine gönderdiler. 15 Temmuz isyanından sonra, TRT Genel Müdürü gece yarısı pazarlığı ile Samsun Valisi yapıldı. Genel Müdür Yardımcıları cemaat iltisakı sebebiyle 17-25 Aralık sürecinde alınmışlardı. Usulsüz alınan 1200 kişiden çoğu cemaat iltisakı sebebiyle açığa alındı. O dönemin cemaatçileri farklı cemaatlerden görünerek hepsi mevzi değiştirdiler. Şimdi birçoğu yetki noktalarına yükselmişlerdir. Bu ülke haini bol bir ülkedir. Nelerin döndüğünü halkımızın bilmesi gerekir diye paylaşmak istedim.