Eski yıllarda ekmeğimiz esmerdi. Maya, ekşi maya olarak evde üretilirdi, organikti, doğaldı. Sofrada doyduğumuzu anlardık. Ancak, Anadolu'nun 14 kromozomlu siyez buğdayı ve 28 kromozomlu kavılca buğdayı ıslah edilerek, 48 kromozomlu "Cüce Buğday" türü geliştirilmiştir. 1950 yılından sonra, Verimli tarlalar, kimyasal gübrelerle, zehirli ilaçlarla tanışmıştır. Doğal gıdaların yapısı her yönden bozulmuştur. İnsan metabolizması doğal gıdalara göre kodlandığı için, doğal özelliğini kaybeden gıdalar, çeşitli sindirim sistemi hastalıklarına sebep olmaktadır.
İnsan sağlığını tehdit eden Çölyak Hastalığı, vücut savunma sisteminin glutene karşı gösterdiği hassasiyet olarak tanımlanmaktadır. İnce bağırsağın içyapısı, bir havluya benzemektedir. Havludakine benzer şekilde girintiler ve çıkıntılardan oluşan ince bağırsak yüzeyi, çölyak hastalarında düzleşmeye başlamaktadır. Bu durum, besinlerin emiliminde azalmaya neden olmaktadır. Vücut savunma sistemi ise bu hastalığı sindirim problemleri, şişkinlik, ciltte bozulmalar, halsizlik, adet düzensizlikleri gibi belirtilerle ifade etmektedir.
Çölyak hastalığında gluteni kesmek, bilinen tek tedavi yöntemidir. Ancak gluten diyetini gıdalarla sınırlamak yeterli değildir. Glutensiz diyette besinler kadar kişisel bakım ve kozmetik ürünlerin içeriklerini de titizlikle incelemek gerekmektedir. Dudak nemlendiricisi, vücut losyonu, güneş kremi, makyaj malzemeleri, diş macunu, şampuan, saç kremi, sabun gibi günlük bakım ve kozmetik ürünleri de gluten içerikleri kontrol edilerek kullanılmalıdır.
Gluten alerjisi, genetik olarak belirlenmiş kişilerde hayatın herhangi bir döneminde ortaya çıkabilmektedir. Hastalığa buğday, arpa, yulaf, çavdar gibi tahılların içerisinde bulunan gluten isimli bir proteinin ince bağırsakta parçalanamaması neden olmaktadır. Gluten, hamurun kabarmasını sağlayan, gıdaların raf ömrünü uzatan, elde edilen mamülün kalitesine önemli etkisi olan bir tür proteindir. Bu nedenle glutensiz unlarla yapılan ürünler çabuk bayatlamakta, şekil verirken zorlanılmakta ve kabarması gereken birçok unlu mamülde sorun yaşanmaktadır.
Söz konusu hastalığa yakalanmış olan insanlar, dışarıdan sağlıklı bir görüntüye sahip olsalar da, bağırsakta önemli yıpranmalar olduğu için, zaman ilerledikçe alması gereken besin maddelerinden mahrum kalmaktadırlar. Bu durum çölyak hastalarının yaşam standartlarını büyük ölçüde düşürmektedir. Hastalık tanısı konan kişilerin birinci derece akrabalarında %5-10 oranında çölyak gelişebilmektedir. Hastalık her iki cinsiyeti de etkileyebilir ve herhangi bir yaşta başlayabilir. Hastalığın başlaması için en önemli iki unsur genetik yatkınlık ve birtakım tetikleyici faktörlerdir. Uzun süre anne sütüyle beslenen kişilerde çölyak hastalığının belirtileri daha geç ortaya çıkmaktadır.
Çölyak hastaları gluten içeren besinler aldıkları zaman, ince bağırsaktaki bağışıklık sistemi uyarılır ve bağırsağın iç yüzeyi iltihaplanır. Sağlıklı bağırsak hücrelerinin yüzeylerinde bulunan ve besin maddelerinin emilimini sağlayan minik ince uzantılar iltihaba bağlı olarak azalır veya kaybolur. Bunun sonucunda iltihaplı bağırsak yüzeyi, bazı besin maddelerini emip kana karıştıramaz. Bu da başta vitaminler ve mineraller olmak üzere vücudun gereksinim duyduğu çeşitli maddelerin eksikliğine yol açarak başka hastalıklara ve gelişme geriliklerine neden olmaktadır.
Bu hastaların kanlarında iltihap süreciyle bağlantılı olarak, bağırsağın bazı ögelerine karşı oluşmuş belli antikorlar normalden yüksek çıkmaktadır. İşte bu antikorlar çölyak hastalarının bağırsaklarındaki iltihabı meydana getirirler. Sonuçta, oluşan hasar sebebiyle kötü emilim sendromu meydana gelmektedir. Söz konusu hastalık, küçük çocuklarda kusma, ishal, karın şişliği, iştahsızlık, kilo alamama ve boy uzamasında yavaşlama gibi tipik belirtilerle ortaya çıkmaktadır. Daha ileri yaşlarda ise sadece kansızlık, boy kısalığı, kemik zayıflığı ve nedeni bilinemeyen karaciğer hastalığı gibi çok değişik belirtilerle kendini göstermektedir. Tüm semptomları ile tipik bir çölyak hastası yoktur. Hastalar, şiddetli gaz, şişkinlik, ishal ya da kilo kaybı ile doktorlarına başvurmaktadırlar.
Hastalığın kesin tanısı ancak deneyimli bir gastroenterolog tarafından yapılacak kan tahlilleri ve ince bağırsak biyopsisi ile tanımlanabilmektedir. Bu konuda şaşırtıcı taraf, her hastanın semptomları ve semptomların ortaya çıkış sırası farklıdır. Bir hasta yukarıdaki semptomların birine ya da birkaçına sahip olabilir yada hiçbirine sahip olmayabilir. Hastalar tarafından tüketilmesi yasak tahıllar, buğday, çavdar, arpa ve yulaftır. Mısır da bir çeşit tahıl olmasına rağmen, çölyak hastalığı açısından ciddi bir risk oluşturmaz. Mısırın içerikleri, hastalar tarafından tolere edilebilmektedir.
Tahıllar içinde pirinç ise diğerleri gibi sorun yaratmadığı için tercih edilen bir tahıldır. Mısır ve pirinç bir yana, glutensiz diyette kullanılan daha başka birçok tahıl mevcuttur. Kara buğday, nohut, mercimek, bezelye, sorghum, soya ve yabani pirinç gibi tahıllar değirmende öğütülerek un haline getirilip kullanılabilir. Ayrıca, yemeklerde glutensiz yağların kullanılması oldukça faydalıdır. Bunlar; mısır, yer fıstığı, zeytin, kanola, soya ve ayçiçek yağlarıdır.
Hastalığın tamamen iyileşmesini sağlayacak bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Tedavide tek yöntem yasaklı besinlerden ve bu besinleri içeren gıdalardan uzak durmaktır. Gluten içermeyen gıdalarla beslenme sonucu ortaya çıkabilecek beslenme bozukluklarına karşı, hekim tavsiyesiyle ekstra vitaminler alınabilir. Çölyak hastalığını engellemenin tek yolu glutensiz bir diyet sağlamak ve bu sayede hastanın bağırsak içyapısını yıpratmadan yaşamı sürdürmektir. Unutmayalım, Glue zamk demektir. Glutenli gıdalar ağızdan başlamak üzere tüm sindirim sistemine yapışarak bozulmalara yol açmaktadır.