Fahrettin Dağlı
Malum, Allah Rad 11. Ayetinde sosyal ve ekonomik değişimin dinamiğine dikkat çekiyor. Olumlu veya olumsuz anlamdaki toplumsal değişime göre insanların üzerindeki sosyal ve ekonomik nimetlerin değişeceğinin kanuniyetini haber veriyor.
Toplumsal iyiliği artırırsanız üzerinizdeki nimetler çoğalacak; aksi varit olursa bu sefer de azalacak.
Bugün büyük bir toplumsal yozlaşmayı, çürümeyi yaşadığımız yadsınamaz bir gerçek. Her Allah'a inanan müminin burada ilk soracağı soru; toplum olarak ne yaptık ki veya ne cürüm işledik ki, Allah üzerimizdeki nimetleri azaltıyor?
Burada bir hususun altını çizmiş olalım; nimet denildiğinde genellikle sahip olunan mal, mülk anlaşılır. Halbuki belki de ondan daha önemli olanı, insanın sahip olduğu ahlaki erdemleridir. Ve insanın başına gelebilecek en büyük musibet de ahlaki, imani değerlerine gelendir. Bir toplum bu manadaki nimetlerini yitirdikten sonra geriye kıymete değer bir şey kalmaz.
Ne yazık ki, özellikle 3-5 senedir yaşadığımız sosyal çalkantılar bizi bizden alıp bir taraflara savurdu. Büyük bir sosyal travmayı bütün kahırlığıyla yaşatıyor.
İktidarın uyguladığı sosyal ve ekonomik politikalar toplumsal hak ve hukukların birbirine geçmesine sebebiyet veriyor. Siyasal iktidar, iktidarını korumak uğruna çok büyük adaletsizliklere kapı aralıyor, göz yumuyor.
Şu istatistiki oran bile mevcut adaletsizliği bütün çıplaklığıyla izah ediyor; toplumun %1'i milli hâsılanın %25'ini bölüşüyor. Geri kalan %99 ise %75'ini bölüşüyor. Ki o 75'in içerisinde bile uçurumlar var. Böyle bir bölüşümü adaletle telif etmek mümkün mü? Böyle bir toplumda olumlu bir gelişmeden bahis edilir mi?
Burada yüzlerce adaletsizliği, ahlaksızlığı sıralamak mümkün. Ki daha önceki yazılarımda da bahis konusu etmiştim.
Evet, tekrar başlığa dönüyorum. Ülkede ciddi bir kuraklık tehlikesi var. Ankara BŞ Belediyesi bilbordlara ilan asarak Ankara'nin su kaynaklarının %20 oranında olduğuna dikkat çekerek Ankaralıların dikkatli su kullanmalarını tembih ediyor. Bu uyarı, şehir içi kullanım için. Bir de tarımla, ziraatla uğraşan çiftçiyi düşünün.
Sosyal kuraklık, çölleşme ise, hepimizin malumu...
Bu durumda ne yapmalı? Siyasal iktidarın gündeminde böyle bir meselenin, endişenin olduğu kanaatinde değilim. Onlar şu an sadece kendi iktidarlarının derdindeler. Ve aslında bu sürecin de birinci dereceden failleridirler.
Evet, yine tekrarlıyorum; Bu sürecin tersine inkilap edebilmesi için yapılacak en önemli çalışma, siyasetin ıslah ve tashih edilmesidir. Bu ıslah ameliyesi gerçekleşmeden toplumsal bir değişimin yaşanabilmesi çok zordur.
Neden öncelikle siyaset?
Çünkü toplumsal ilişkilerin, hukukların tanzim ve denetimi siyaset kurumunun inisiyatifinde.
Çünkü ekonomik hasılanın paylaşımı ve denetimi siyaset kurumunun elinde.
Çünkü bizim gibi ortadoğu toplumları, baştakilerine bakarak kendilerine çeki düzen verirler veya mutlak itaatle akıllarını kullanamaz olurlar.
Bugünkü siyasal iktidarın bu dönüşümü yapabilecek ne bir niyeti ve ne de bunu sağlayacak bir potansiyeli var.
Öyle vatandaştan helallik dileyerek helalleşme olmaz. Önce hellalleşmeyi gerektiren tüm hatalarınız ve yanlışlarınızla yüzleşin; tutum, davranış ve eylemlerinizi tashih edin. Hakları zayı olanların haklarının kendilerine iade edileceği garantisi verin ve ondan sonra çıkın toplumsal bir helalleşme çağrısında bulunun. İktidarınızın akibetini değil, bu toplumun maddi ve manevi ümranını kendinize dert edinin.
Kendinizi hakikatin tek temsilcisi gibi görüp vazgeçilmez olduğunuz gibi fahiş bir yanlışa düşmeyin. Bu dünyada hiçbir kişi veya nesne vazgeçilmez değildir. Aksini düşünüyorsanız gidin mezarlıkları ziyaret edin. Oralar vazgeçilmez insanlarla doludur.
FACEBOOK YORUMLAR