Ormanlar dünya çapında özel bir öneme sahiptir. Çünkü yaşamın temeli olarak kabul edilir. Onlar biyolojik çeşitlilik, iklim, su ve toprak için büyük önem taşımaktadır. Ve insanlar için değerli hizmetler sunarlar. Ülkemizin biyolojik çeşitliliğinin büyük bir kısmı ormanlarda bulunmaktadır.
Bununla birlikte, orman üzerindeki zararlı etkiler her zaman endişe sebebi olmuştur. İnsan bakış açısından, orman üzerinde uzlaşması kolay olmayan farklı talepler vardır. Ormanlara yüklenen çeşitli ekonomik, ekolojik ve sosyal talepler arasında çelişen hedefler olabilir, bu da ormanla ilgili bazı hedeflerin birbiriyle çeliştiği anlamına gelir.
Bundan yaklaşık 300 yıl önce ortaya çıkan ormanların sürdürülebilirlik ilkesi “yalnızca büyüyebileceği kadar ağaç kesilmelidir” iken günümüzde artık ekosistemin tüm unsurlarıyla birlikte sürdürülebilirliği öngörülmektedir.
Bu yüzden günümüzde ormancılıktan bahsettiğimizde, sadece ormanların yetiştirilmesinden ve bakımından sorumlu olan faaliyetten bahsetmiyoruz. Artık ormancılığın temel amacı, ormanların yetiştirilmesi ve geliştirilmesi yoluyla doğal çevrenin korunması, çevre kalitesinin iyileştirilmesi ve ekolojik hizmetlerin sürdürülebilirdir.
Biz ormancılar da dahil olmak üzere halkımızın çoğunluğu genellikle ormanda ağaçlara odaklanmaktan vahşi yaşamı pek algılayamayız .
Dışarıdan bakıldığında ormanlar homojen ve kapalı görünmektedir. Genelde ormanı sakin bir yer olarak algılıyoruz. Oysa dikkatli bir şekilde dinlerseniz, orman o kadar da sessiz bir yer değildir.Keşfedilecek o kadar çok şey var ki.
Eğer çok iyi bir gözlemciyseniz ormanda birçok hayvanı görebilir ve duyabilirsiniz .Ve onları günün her saatinde sürekli fark edersiniz.Çünkü ormanda gündüz olduğu kadar geceleri de çok şey oluyor.
Orman ; yuvası olan ,barınan ve beslenen vahşi hayvanların dünyasıdır. Orman içi açıklıklar , orman ve patika kenarları, ıslak habitatlar, aşırı kuru yerler çok özel yaşam koşullarına sahiptir. Bu bölgeler genellikle biyolojik çeşitlilik sıcak noktalarıdır. Bu sıcak noktaların doğa tarafından mı yoksa insanlar tarafından mı yaratıldığı doğada fark etmez. İster yolun kenarına, ister kütüklere, doğal açıklıklara veya bu bölgelerin sınırlarında çeşitlilik en fazladır.
Kural olarak, orman yönetilirken bile vahşi hayvanlar ormanda huzur bulmalıdır. Ağaç kesimleri çiftleşme ve doğum dönemlerine getirilmemeli ve çok kısa sürelerde bitirilmelidir.Hayvanlarının seyri sadece yerel olarak ve kısa sürelerde olmalıdır. Çünkü hayvanlar sizden kolayca kaçabilir. Ziyaretçilerin veya orman kesimlerinin olmadığı yılın geri kalanında hayvanlar ormanı kendilerine ayırıyor.
Ormanda rahatlamak isteyenler de doğada bilinçli ve saygılı hareket ederlerse ve basit kurallara uyarlarsa hayvanlar için büyük bir rahatsızlık olmaz.Ormandaki ses tam anlamıyla orman hayvanlarını rahatsız etmeyecek şekilde olmalıdır.
Orman birçok tür için geri çekilme alanıdır.Ormanda gözlemleyebildiğimiz türlerden bazıları, orijinal olarak başka habitatlarda yaşıyordu.Ancak bu geleneksel habitatlardan bazıları çok nadir hale gelmiş hatta tamamen ortadan kalkmış ve bu hayvan türleri ormanlara taşınmıştır.
Orman nadiren olan son derece uzmanlaşmış türler için bir sığınak sunar. Orman , diğer ekosistemlerin korunma eksikliğini telafi edemez, ancak onu bir nebze olsun olumsuz etkileri azaltabilir.
Orman kuşları özellikle bu yaşam ortamına adapte olmuşlardır ve besin kaynakları ağaç tohumları, bitkiler ve hayvanlar, özellikle de buradaki böcekler şeklindedir. Birçok kuş türü ormanda sadece misafirdir ve alternatif tüneklerini burada bulmuş, başka yerlerde de evlerinde ya da sadece yuva malzemesi, yiyecek veya yırtıcılardan korunma arayışındadır. Baykuşlar gibi belirgin orman sakinleri de dahil olmak üzere,
yırtıcı kuşların da orman evidir. Orman kartalı, şahinler ve akbabalar ağaçlarda yuva yapmayı severler, ancak iyi bir genel bakışa sahip yerlerde avlanmayı tercih ederler.
Ormanda yırtıcı hayvanlardan tilkiler, porsuklar, sansarlar, gelincikler ve vahşi kediler kemirgenlerin kontrolden çıkmamasını sağlar.Kurt ve ayı gibi daha büyük yırtıcıları genellikle ormanda fazla görme imkanı bulamayız.Çünkü büyük yırtıcıların geniş alanlara ihtiyacı vardır. Yoğun ve dağınık nüfuslu Ülkemizde , vahşi yaşam ile özellikle koyun ve keçi hayvancılığı olarak arazi kullanım çatışmaları vardır.
Bu yüzden geçici de dahi olsa bir yerde ağaç örtüsünün traşlanarak kaldırılması (geçiçi ormansızlaşma) vahşi yaşam habitatının doğrudan kaybına ve habitatlarının genel olarak bozulmasına yol açabilir. Ağaçların ve diğer bitki türlerinin ortadan kaldırılması, mevcut gıda, barınak ve üreme habitatını azaltır. Hayvanlar, kalan habitatta hayatta kalmak için yeterli barınak, su ve yiyecek bulamayabilir.
Bu tür habitat kayıpları , büyük popülasyonları daha az destekleyebilir ve bu da genetik çeşitliliğin kaybına yol açar. Hareket ve üreme için daha az alan var ise , bu da bireyler arasında rekabetin artmasına, hastalık bulaşmasının artmasına, eş bulma yeteneğinin azalmasına ve daha fazla yırtıcı bulunma olasılığına yol açar.
Sonunda, vahşi yaşam ister istemez ikincil ormanlar gibi daha düşük kaliteli habitatlara sahip alanlara taşınır. Bu da sorunu daha da karmaşık hale getirir çünkü bu alanlar asla birincil ormanlarla aynı doğal kaynakları sağlayamaz .
Bunun için ormancılıksa “ana vizyon” sürdürülebilir yönetim yoluyla ağırlıklı olarak yerli ağaç türleri ile iklim değişikliğine uyum sağlayabilen, sahaya uygun, hayati ormanları korumak ve daha da geliştirmektir.
Bu bağlamda Türkiye’deki ormanların doğaya yakınlığı, istikrarı ve çeşitliliği önemli ölçüde artırılmalıdır.Ormanda bırakılması gereken ölü odun miktarı mutlaka hektar başına 15-20 m3 altına düşmemeli.Bunu başarmak için 6831 Sayılı Orman Yasası’na sürdürülebilir orman yönetimine ilişkin daha fazla düzenlemenin dahil edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, 2873 Sayılı Milli Parklar Yasası’na , ormanlar dahil olmak üzere önemli habitatların ve türlerin korunmasına yönelik önemli düzenlemeler ilave edilmelidir.
FACEBOOK YORUMLAR