Anadolu diyagonali, en son buzul çağından sonra ılıman kuşakta yer alan kendi büyüklüğündeki herhangi bir coğrafyadan daha yüksek bir biyoçeşitliliğe (biyolojik çeşitliliğe) sahip idi. Özellikle Anadolu’nun yeryüzündeki konumu, kısa mesafeler içerisinde görülebilen topoğrafya değişkenliği ve içerdiği farklı habitatların bu biyoçeşitliliği doğuran ana etmenler olduğu bilinmektedir.(Türkiye’nin Asya bölümü (Anadolu), dünyadaki 36 biyolojik çeşitlilik sıcak noktasından üçünün karşılaştığı ve etkileştiği bir bölgedir.Akdeniz Havzası, İran-Anadolu ve Kafkasya biyolojik çeşitlilik sıcak noktalarıdır)
Ancak çeşitli medeniyetler binlerce yıldır,tarım arazilerinin genişlemesi ve daha yakın zamanda kentsel altyapının genişlemesiyle Anadolu’nun ormanlar başta olmak üzere diğer doğal ekosistemleri değiştirdi .(Bu, Anadolu’nun yüksek bir biyolojik çeşitliliğe ve endemizme sahip olduğu, ancak özgün doğal vejetasyonunun çoğunu kaybettiği anlamına gelir.)
Anadolu’nun yaşanabilir topraklarının yarısı artık tarım için kullanılıyor . Bu süreçte, ormanları ülke yüz ölçümünün %28 ‘sine sıkıştırdık.Sulak alanların ve meralarının da %50’sini son 50 yılda kaybettik.(Anadolu, sahip olduğu biyolojik çeşitlilik açısından yeri doldurulamaz, ancak zaten özgün doğal vejetasyonunun çoğunu kaybetmiş, yoğun tehdit altında olan bir bölgedir )
Bu durum biyolojik çeşitliliğe ciddi bir maliyet getirdi. Özellikle habitat kaybı, ekosistemlerin ve hassas türlerin korunmasında önemli bir zorluk oluşturmuştur .
Habitat kayıpları , tarımsal veya altyapı genişletme çabalarına ve insan müdahalesinin daha etken olduğu alanlardır
Biyoçeşitliliği destekleyen habitatları sadece korunan alanlar içerisinde değil aynı zamanda kullanılan alanlarda da korumayız. Bu nedenle doğa koruma anlayışı, yarı-doğal orman yönetimi genel anlayışıyla sıkı sıkıya bağlı olmalıdır. Burada bütünleştirici ormancılıktan söz etmek mümkündür. Bütünleştirici olmak, doğanın korunmasını ekonomiye, yani “fayda ve koruma” ile bütünleştirmek demektir. Doğal orman alanlarında, özellikle de ormana bağlı olan hayvan ve bitki türlerinin korunması ve iyileştirilmesi bu şekilde gerçekleşmektedir.
Habitatların korunması, düzgün bir şekilde uygulandığında, biyoçeşitliliğin koruma çabalarında önemli bir fark yaratabilirler.Ancak aşağıda belirtilen iki mesajı aynı anda iletebilirsek etkin bir korumadan emin olabiliriz.
Birincisi, biyolojik çeşitliliğimizi hızla kaybediyoruz. Artık bunun bilinçinde olmalıyız. İkincisi, bu konuda bir şeyler yapmanın mümkün olmasıdır. İkincisinin olamayacağına dair bir umut olmasaydı, biyoçeşitliliğin etkin bir şekilde korunmasınında hiç bir anlamı olmazdı .
Son yıllarda doğanın ve habitatların daha etkin korunmasını sağlamak için bir çok sivil toplum kuruluşları önemli rol oynamaktadır .Bu kuruluşların mahalle baskıları eylemleri gerçekten bir fark yaratarak devletin daha fazla koruma çabalarını desteklemektedirler.
İklim değişikliği tehdidini çözmek ve biyoçeşitliliğinin etkin korunması için kimsenin elinde sihirli bir değnek yoktur. Ancak yaşlı ormanlardan yönetilen ikinci büyüme ormanlara kadar yönetim anlayışı ve strateji çok önemlidir. Eski büyümenin ortadan kaldırılması iklim felaketine katkıda bulunur. Eski büyümenin traşlama ile kesilmesiyle açığa çıkan karbon hacmi bir iklim suçudur.
İklimi stabilize etmeden ormanları sürdüremeyiz. Eski ormanları da kaydetmeye devam edersek iklim değişikliğine karşı hem en keskin kılıcımızı hem de en güçlü kalkanımızı ortadan kaldırmış oluruz. Geleceğin iklim ve biyoçeşitlilik politikaları, bozulmamış yaşlı ormanların korunmasından oluşacaktır .
FACEBOOK YORUMLAR