İklim değişikliğinin bir sonucu olarak, önemli çevresel koşullar hızla değişiyor. Bu durum ormanlarımız için de çok önemli risklerle sonuçlanabilir.
Ancak bütün bu olumsuzluklara rağmen iklim değişikliğine karşı ormanlarımız beklenenden daha fazla karbonu depolayabilir. Peki bunu ormanlarımız nasıl başaracak?
Kırk yıllık ormancılık meslek bilgi, görgü ve tecrübem ile sizlere bu konuda kısa ve öz bilgiler sunmaya çalışacağım. Yazdıklarım belki geleneksel ormancılığımız ve sizlerin düşüncelerinize ters gelebilir. Bu bağlamda yapacağınız yapıcı eleştirilerinizi yorumlar kısmında dile getirerek 21.yüzyıl ormancılığımıza katkı sunabilirsiniz.
Türkiye'deki ormanlarımızda yaklaşık 4 milyar ton karbon depolanıyor. Neredeyse yarısı toprakta ve humus içindedir. Yapılan araştırmalara göre bir hektar orman alanında toprakta 77,8 ton/Ha karbon depolandığı dolayısıyla 22.8 milyon Ha orman toprağında 1,8 Milyar ton bir karbon stoğu olduğunu göstermektedir. Orman zemini şu anda Türkiye'de tam bir karbon havuzudur. Her yıl yaklaşık 15 milyon ton karbondioksiti bağlarlar.
Ormanın bir karbon havuzu olarak hareket edip etmediği, depolama kapasitesine bağlıdır. Verdiğinden daha fazla karbondioksit emdiğinde iyi bir karbon çukuru oluşturur. Aksi durumda tam anlamıyla emisyon kaynağına dönüşür.
21.Yüzyılda Türkiye Ormancılığın önünde üç farklı yolu bulunmaktadır.
-Ekonomik açıdan önemli türleri tercih eden geleneksel yöntem .(sonu hüsran),
-İklimsel olarak en uyarlanmış çeşitleri tercih eden uyarlamalı yöntem (küresel iklim değişikliği ile mücadelede en büyük koz),
-Yüksek çeşitliliğe dayalı yöntem ( aynı şekilde ileride oluşacak riski dağıtma ve iklim değişikliği mücadelede çok önemli )
Doğaya yakın bir şekilde silvikültürde, ormanları yavaş yavaş yeni koşullara uyarlamak mümkündür. Bugün, uzun vadede sera gazı emisyonlarının nasıl gelişeceğini ve iklimin ve dolayısıyla orman yerlerinin ne kadar değişeceğini bilmiyoruz. Bu bağlamda Ormanın gençleştirilmesinden bakımına kadar olan süreçte iklim değişikliğine uyumunu destekleyen ve geniş bir risk dağılımına olanak tanıyan stratejilere ihtiyaç vardır.
Doğaya yakın orman işletmeciliğinde aşağıda belirtilen yedi ilke teknik çalışmalara ilave edilmelidir.
1)Ağaç türlerinin çeşitliliğinin sürdürülebilir türler ile artırılması ,
2)Zengin yapılı ormanların artırılması ( yapısal çeşitliliğin artması)
3)Genetik çeşitliliği arttırmak ,
4)Tek ağaçların istikrarını artırmak , çünkü kararlı ağaçlar fırtınalara ve kar yüküne daha az eğilimlidir;
5)İdare süresinin ya da hedef çapın artırılması ya da erken gençleşmenin önüne geçilmesi.
6)Hasat sırasında yaban hayatı tarafından kullanılan ağaçları korunmalı,
7)Yaban hayatı habitat ihtiyaçlarını karşılamak için orman bölümlerinin birbirine bağlı kalmasını sağlanmalıdır.
Ormanlarımız, uzun vadeli üretim dönemleri dikkate alınarak, ekonomik ve ekolojik faydaları, doğanın ve yaşamın temelleri ile biyolojik çeşitlilik açısından önemi gelecek nesillere göre yönetilmeli ve korunmalıdır. Ormanlarımız düzensiz yaşlı ve yapısal olarak zengin verim bir şekilde doğaya yakın ve sürdürülebilir olarak aşağıda belirtilen esaslar doğrultusunda yeniden farklı bir bakış açısıyla yönetilebilir.
1-kızılçam hariç diğer ağaç türleri için yaş sınıflarının kaldırılması
2-kızılçamda idare müddetinin 80 yıla çıkartılması ve çalışmaların en fazla 10 Ha sınırlandırılması ve kızılçam gençleştirilmesi grub veya küme şeklinde yapraklı karışımın ile yapılması.
3-Kayın ve meşede doğaya yakın olarak hedef çapına göre işletmeciliği uygulanmalı
4-Karaçam ve Sarıçam gençleştirilmesinde yapraklı karışımlar yapılarak özel gençleştirme süreleri uzun tutarak doğaya yakın olarak yönetilmelidir. Her iki ağaç türü için idare müddeti en az 200 yıla çıkartılmalıdır .
FACEBOOK YORUMLAR