7 Ekim 2023’te başlayan İsrail’in Siyonist işgali, yayılmacılığı, katliamları ve soykırımına ateşkesin sağlanmasıyla ara verilmiş oldu. İsrail’in işgalci askerlerini Gazze’den geri çekmeye başlaması, katliamların durmasıyla rehinelerin takas edilmesi ve halkta yeniden bir yaşam umudunun belirginleşmesi kuşkusuz önemli gelişmelerdir.
Gazze halkının bu bağlamda kutlamalar yapması, sevinmesi, bayram ilan etmesi çok doğaldır. Tarifi imkânsız bir vahşete ve zulme karşı sebat ve sabır gösteren Gazze halkını bizler de kutluyoruz, acısını da sevincini de paylaşıyoruz. Gerçekten de Siyonist katliamlarına, yıkım ve vahşetine karşı kararlı ve örnek bir tutum sergileyerek topraklarından ayrılmama direncini gösterdiler.
Defalarca soykırıma uğramalarına ve ocaklarının söndürülmesine rağmen topraklarından vazgeçmemelerini saygı ve takdirle karşılıyorum.
--
Hiçbir gerekçe soykırımı meşrulaştırmaz ancak Filistin halkının yaşadığı bu trajedinin gerekçesi HAMAS saldırılarıdır. Siyonistlerin defalarca soykırım ve katliamları bilinmesine rağmen HAMAS’ın saldırılarını defalarca tekrar etmesi sorgulanması gereken önemli bir sorundur.
Yaklaşık 50 bin insanın katledildiği, yerleşim merkezlerinin tamamıyla tahrip edildiği ve HAMAS’ın ağır hezimet yaşadığı bir soykırım sonrası sağlanan ateşkes kararını “Hamas’ın zaferi” olarak kutlamak da büyük bir utanç olsa gerek.
Ateşkes sonrası Gazze’li bir baba, HAMAS adına kutlamalarda bulunan bir gruba, elinde ölen çocuklarının fotoğraflarını göstererek “Neyi kutluyorsunuz? Çocuklarımızın kanını mı yoksa Hamas'ın getirdiği yıkımı mı?” feryadı, her şeyi özetliyor. Acılı babanın çığlığı, Gazze halkının yaşadığı trajediyi ve travmayı görmezden gelerek HAMAS’a selam gönderenlere ibretlik bir ders ve cevap olduğunu düşünüyorum.
Filistin Merkezi İstatistik Bürosu’nun yayımlanan raporuna göre, sadece ”Gazze’de 45 bin 545 kişi yaşamını yitirirken 11 binden fazla Gazze’li ise kayboldu. Kaybolanların vücut bütünlüğünün bozulduğu ya da enkazın altında bulunduğu tahmin ediliyor.” Bu mu zafer?
Siyonistler tarafından öldürülen yaklaşık 650 Gazzelinin cesedi 2 ay boyunca gömülemedi ve Gazze'nin sokaklarında yatıyordu. Neredeydi Hamas militanları ve kahraman Kassam Tugayı mücahitleri?
Siyonistler 360 km² yüzölçümüne sahip Gazze’yi işgal ve talanla yetinmediler, Lübnan’ın (Hızbullah’a ait) ve Suriye’nin bütün askeri bölgelerini bombalayarak Gazze büyüklüğünde yeni topraklar işgal ettiler. İsrail’in HTŞ yönetimindeki Suriye’de bir direnişle karşılaşmadan işgal ettiği toprak 370 km² bir alan. Bu durumda HAMAS ve yandaşlarının zafer kutlamaları ne anlama geliyor?
--
Zafer kutlamaları devam ederken onur kırıcı ve insanlık utancı gelişmelerin de arkası kesilmiyor.
Siyonist işgalcilerin soykırım ve yıkım sonucu Gazze’den tamamıyla çekilmesi beklenirken ABD Başkanı Trump’ın “kan dondurucu” açıklaması sadece bizleri değil, uluslararası duyarlı toplumu da dehşete düşürmüştür.
ABD Başkanı Donald Trump’ın yaptığı açıklamada, İsrail'in çatışmalar sona erdikten sonra Gazze'yi ABD'ye teslim edeceğini ve Gazze'deki nüfusun başka yerlere yerleştirileceğini söylemesi yeni bir trajedinin haberini veriyordu.
Soykırımcı Netanyahu daha ileri giderek Filistin halkı için Suudi Arabistan topraklarında bir yerleşim alanının inşa edilmesini dile getirdi ve hedeflerinin Filistin topraklarının tamamını ilhak etmek olduğunu açığa vurmuş oldu.
HAMAS’ın kazanımı ve büyük zaferi bu mudur?
HAMAS yanlısı grupların, partilerin kutladıkları zafer, biz Müslümanların utancı değil midir? Utanmak ve ağlamak yerine kutlamalar yapmak nasıl bir zihin ve ruh halidir?
Gazze’ye ağlamak yerine, neden HAMAS’ı yüceltiyoruz?
--
Filistin davası bir din, kutsallık veya ideoloji meselesi değildir, bir halkın özgürlük ve bağımsızlık davasıdır. Bu mücadelenin haklılığı tartışılamaz, çünkü uluslararası meşruiyeti de söz konusudur.
Haklı mücadeleyi terörize ederek büyük felaketlere yol açan ve bunu defalarca tekrarlayan bir örgütün haklılığı savunulabilir mi? Halkı sadece ideolojilerin ve hakimiyetin aracı olarak kullanan bir zihniyetin saygınlığı, itibarı ve güvenirliliği mümkün olabilir mi?
Filistin davasının, İsrail başta olmak üzere bölge ülkelerinin bilinçli, planlı ve siyasi bir mühendislikle dinselleştirilmesi, Yahudi-Müslüman savaşına dönüştürülmesi, özgürlük hareketinden semboller, kutsallar ve ideolojiler mücadelesine evrilmesi, İsrail’in Siyonist hedefleri için gerekçeler oluşturmaya zemin hazırladı.
Bölge ülkelerinin bilinçli ancak ideolojik grupların ise çoğunlukla farkında olmadan HAMAS’a verdiği desteğin aslında İsrail’in işgal ve yayılmasına hizmet ettiği artık açık ve net bir biçimde gözükmektedir. Sağduyu sahibi ve samimi Müslümanların bu gerçeği görmezden gelmeleri kabul edilemez.
--
Trajikomik olan başka bir gelişme de imha hareketine Trump’ın seçilmesiyle birlikte ABD’nin doğrudan müdahil olmasıdır. Trump, adeta Hitler faşizmini hatırlatırcasına çılgınca açıklamalarda bulunmaya başladı. Avrupa ülkelerini tehdit etmekle kalmayıp Kanada, Grönland, Panama ve Meksika topraklarına göz diktiğini çekinmeden söyledi.
Bu yaklaşımını coğrafyamız için çok daha büyük tehditler savurarak sürdürüyor. Gazze'yi, “Ortadoğu’nun Rivierası” (Güneydoğu Fransa ve Kuzeybatı İtalya'da Akdeniz kıyısında popüler turistik bir bölge) yapmak üzere İsrail’den istedi.
Bu talep, Gazze halkını zorla göç ettirmek, yurtlarına el koymak, direnmeleri durumunda soykırım ve katliamlarla yok etmektir.
Peki bu insanlık suçunu, yıkım ve vahşeti kim durduracak?
HAMAS’ı sadece kendi iktidarları için destekleyenler, şiddet ve saldırılarını yüceltenler, kitlelerde CİHAD algısı oluşturanlar şimdi neredeler?
Hani ümmet bir olunca Filistin hür olacaktı? Nerede bu ümmet? Nerede ümmet liderleri?
--
HAMAS, bir terör örgütü olmasa da terör dahil her türlü şiddeti meşru sayan ideolojik-militarist bir siyasi harekettir ve bu yönüyle de Filistin halkını temsil etmekten çok uzaktır. Esas olarak örgütlü şiddetin ve ideolojik savaşların kazananı asla halklar değildir.
Kanaatime göre biz Müslümanlara düşen; olaylardan ders çıkararak dini, La-dini şiddet hareketleriyle aramıza mesafe koymak, devlet terörü dahil hiçbir terör eylemine destek vermemek, işgal, gasp ve yıkım operasyonlarını hoş görmemek, etnik-dini-coğrafi ayırım yapmadan HAK ihlallerine ve adaletsizliklere karşı olmak gibi insani ve İslami bir duruş sergilemektir.
Bu bağlamda Filistin davasını bir halkın hak, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi olarak görmek ve desteklemek gerekir. HAMAS dahil uluslararası meşruiyeti olmayan bütün örgütlerden uzak durarak, uluslararası toplumla bir dayanışma içerisinde “iki ayrı devlet temelinde” BM kararlarının Filistin için uygulanmasını istemek ve bunun için mücadele etmektir. Filistin davasında samimi olmanın gereği de hamasetten uzak bir anlayış olduğu inancındayım.
Müslüman toplulukların, yaşadıkları veya vatandaşı oldukları ülkelerin yönetimlerini de bu yönde etkilemek, baskı altına almak söz konusu mücadelenin önemli bir parçasıdır.
Abdulbaki Erdoğmuş
FACEBOOK YORUMLAR