Abdulbaki Erdoğmuş

Abdulbaki Erdoğmuş

[email protected]
[email protected]

FETHEDİLMİŞ SURİYE

05 Ocak 2025 - 21:22


Zalim ve diktatör Esat’ın devrilmesiyle Suriye özgür olmuş değildir. Rejim şekil değiştirmiş ve aktörler farklılaşmıştır. İran ve Rusya egemenliği bitmiş, yerine ABD ve İsrail egemenliği hâkim olmuştur. Tekbirlerle, ayetlerle, Emevî camisinde gösteriş namazlarıyla ve okunan Fetih suresiyle kutlanan zafer bu değişimdir.
Bu tablo karşısında utanç duymak yerine zafer ve devrim çığlıkları atan kesimleri hayret ve şaşkınlıkla izliyorum.
Kuşkusuz zalim Esat’ın gitmesi, Rusya ve İran’ın hakimiyetine son verilmesi olumlu bir gelişmedir ve kutlanmaya değer bir zaferdir ancak İsrail ve müttefiklerine teslim olmak da büyük bir onursuzluk ve kölelik örneğidir.
Böyle bir değişimi “FETİH” olarak kutlamak, ABD-İsrail ve İngiltere gibi oyun kurucuların yıkım-talan ve katliam başarısını alkışlamaktan başka bir anlamı yoktur. Yeni dönemde de emperyal güçler varlığını tahkim ederken, yönetim fetihçi diktatörlere teslim edilmiş durumdadır.
Suriye’de bugün yaşananlar, Sünni mezhepçiliğin en az Şii mezhepçilik kadar yıkıcı ve tahripkâr olduğunu göstermektedir. Bu anlayış, Baas rejiminin mezhep değiştirmesi olarak tanımlanabilir. Bu değişimin İsrail başta olmak üzere ABD, İngiltere ve Fransa gibi küresel güçlerin çıkarlarına hizmet edeceği açıktır. ABD ve Avrupa ülkelerinin yakın zamana kadar terör örgütü olarak tanımladıkları HTŞ’yi akredite etmesi ve Colani’ye diplomatik heyetler göndermesi de tezimizi doğrulamaktadır.
--
IŞİD ve El-Kaide’nin devamı olarak bilinen HTŞ’nin aşırı mezhepçi bir tutum sergilediği görmezden gelinemez. Siyonist ve soykırımcı İsrail yönetimine karşı bir husumetlerinin olmadığını, düşman olarak İran ve Hizbullah’ı gördüklerini açıkça söylemeleri mezhepçilik değil de nedir?
HTŞ ile başlayan mezhepçilik ve Alevi düşmanlığının Türkiye’de de yansımalarını görüyoruz. Sağduyu kaybedilirse, Sünni mezhepçiliğinin geçmişte Çorum, Malatya, K.Maraş gibi illerimizde oluşturduğu büyük tehlikenin bugün de  mümkün olabileceğini unutmamak gerekir.
Mezhepçiliğe karşı yeni bir mezhepçi yönetim kurmak, zulmün rengini değiştirmek demektir. Suriye yalnız Sünni unsurların ülkesi değildir. Alevilerin, Dürzilerin, Ezidilerin, Marunilerin, Hıristiyanların (Süryani-Kildani-Ermeni) ortak yurdudur. Bu unsurlardan bir tanesinin dahi yok sayılması ve haklarının güvence altına alınmaması zulmün renk değiştirmesinden ibaret kalır.
--
Baas rejimi ve Esat sonrası beklenen; bir grubun diğerine üstünlüğü değil, bütün kesimlerin haklarıyla güvende olacağı yeni bir düzenin kurulmasıdır. Böylece bütün tarafların yönetime katılmasıdır. Ancak gidişat hiç de öyle görünmüyor. Özellikle Alevilere ve Kürtlere yönelik saldırılar ve ayırımcılık planlı olarak uygulanmaktadır.
Saldırıların arkasında Türkiye’nin olması ise trajikomik bir durumdur. Yaklaşık 30 milyon Kürt ve 15 milyon Alevi nüfusu barındıran Türkiye’nin söz konusu tutumu hem ırkçılık hem de mezhepçilik olarak tanımlanıyor. Bu iki topluma yönelik husumeti başka türlü tanımlamak da pek mümkün görünmüyor.
Esas olarak bu politikalar, dinbaz ideolojilerin ve AK Parti yönetici zihniyetinin Suriye’de tezahür etmiş halidir. Alevi inancının hayat bulması ve Kürtlerin statü elde etmesi söz konusu zihniyet ve ideolojiler için İsrail yayılmacılığından daha tehlikeli görülmektedir.
--
Türkiye’nin Esat sonrası Suriye’de bütün çabası Kürtlerin bir statü kazanmamasına yöneliktir. MSO çetelerinin Kürtlerin yerleşim yerlerine yönelik saldırılarını açıkça desteklemekte ve her türlü yardımı yapmaktadır. 
Ayrıca bu konuda ABD’yi ikna etme çabaları da devam etmektedir. Kürtler açısından ABD’nin güvenilir bir müttefik olduğunu düşünmüyorum ancak ABD açısından Suriye’de Kürtlerden daha güvenilir bir müttefik olmadığını düşünüyorum. 
ABD tarafından eğitilip donatılan ve yalnız Kürtlerden oluşan yaklaşık 100 bin kişilik YPG, Suriye ordusundan daha güçlü bir konumda iken ABD neden dağıtılmasına rıza göstersin?
Hem Suriye’nin de yeni dönemde YPG gibi düzenli, disiplinli ve savaşçı bir güce fazlasıyla ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Kanaatime göre ABD’nin NATO müttefiki Türkiye’yi gözden çıkarması mümkün değil ancak Kürtleri yeniden ateşe atarak çekilmesi de kuvvetli bir ihtimal değil. Bu durumda Kürtlerin, Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de benzer bir statü kazanacaklarını düşünüyorum. Engellemek yerine onay verilmesinin Türkiye’nin de yararına olacağına inandığımı belirtmeliyim. Ülkemizin bütünlüğü ve toplumsal barışımız için de bu tercihi doğru buluyorum.
Abdulbaki Erdoğmuş

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum