SOSYAL MEDYA DEĞİL SOSYAL HAPİSHANE
Necdet Topçuoğlu
Sosyal medyada yapılan paylaşımlar aynı zamanda bir test niteliği taşımaktadır. Çok derinliği olan bilimsel bir makale yazılıyor, beğenenlerin sayısı yüz rakamını geçmiyor. Ayrıca bu yazıları paylaşanların sayıları oldukça azdır. İnsanlar acaba başıma bir şey mi gelir diye endişe etmektedirler. Bir resim paylaşıldığında beğenenlerin sayısı 500’ü aşmaktadır. Demek ki konuları resim ve karikatürler veya post yazarak anlatmanın daha faydalı olduğu anlaşılmaktadır.
İnsanlar çoğunlukla başımıza gelecek olan gelmiş zaten. Bundan kötüsü ne olabilir ki, diye düşünememektedirler. Bir canımız var, başımıza dert olmuş. Ölsek de kurtulsak diyen birçok dostumu tanıyorum. Yine de yazdığınız yazılara bir beğeni koyamıyorum diye bana yakınmaktadır. Böyle bir toplumsal yapı oluşması, olabileceklerin en kötüsüdür. Yazmaktan korkanlar, gün gelir düşünmekten korkarlar.
Sosyal medya siyaseti şekillendiren veya siyasetçileri tespit eden bir platform değildir. Ayrıca bir kişi, sosyal medya üzerinden siyaset arayışı içine giriyorsa, ondan zaten siyasetçi olmaz. Sosyal medya bizim oyuncağımızdır. Dikkatli kullanılırsa zararının olmadığı görülmektedir. Şayet dikkat elden bırakılırsa her oyuncakta olduğu gibi zarar verme riski bulunmaktadır.
Ben bu mecrada siyasi yazılar yazıyor ve yorumlar yapıyorum. Mademki oy kullanıyorum o halde siyasi görüş bildirme hakkım vardır. Ben hiç saklamıyorum taraf olduğumu söylüyorum. Atatürk ve Laik Demokratik Cumhuriyetten yana tarafım. Muhalefete oy kullanacağımı net olarak yazıyorum. Buna karşı olanların, benim bu tavrımdan hoşlanmayanların beni takip etmemek gibi bir özgürlükleri vardır. O özgürlüklerini kullanabilirler.
Sosyal medyayı çok fazla ciddiye almamak, çok da küçümsememek gerekir. Bazen toplumsal tepkinin lokomotifi olabilmektedir. Bu çok önemli bir özelliktir. Doğru kullanılırsa faydalıdır. Yanlış kullanılırsa çok zararlı olabilmektedir. Mesela küçük bir cep harçlığı karşılığında sağa sola saldıran trolleri buna örnek göstermek mümkündür. Fiyatı belli olan trolleri derhal atmak gerekir.
Sosyal medyanın en kötü yanı, kişileri yalnızlığa alıştırmaktadır. Yüz yüze bir araya gelerek dayanışma içine girmeyi engellemektedir. Sosyal medya sanal alem olduğu için, kişileri gerçek alemin dışına çekmektedir. Hiçbir zaman sanal gerçekler ile yaşamsal gerçekler birbiriyle örtüşmemektedir. Bu platformda tanıştığımız insanlar ile gerçek yaşamda yüz yüze tanışma imkanı aramalıyız. Bu şekilde dostlukların daha da güçleneceğine inanıyorum. Bunu denedim ve faydasını gördüm.
Sözcükler kalemden veya klavyeden dökülünceye kadar sizin esirinizdir. Ancak, dökülüp kağıda veya dijital ortama kayıt olduktan sonra, siz sözcüklerin esiri olmak zorunda kalabilirsiniz. Bir kırık koltuğa oturduğunuz zaman bütün geçmişiniz pazara dökülmektedir. İşte bu nedenle doğrultu tutarlılığı çok önemlidir. Gelecekteki davranışlarınız veya seçimleriniz, geçmişte ifade ettiklerinizle çelişmemelidir. Çelişirse sıkıntı yaşamak zorunda kalınabilir.
Bu yazıyı revize ederek belli aralıklarla tekrar tekrar paylaşıma vermek gerekir. Facebook platformuna hiçbir katkısı olmayan bazı arkadaşlar saygı sınırlarını aşan yorumlar yapmaktadırlar. Arkadaş, bu sayfada bulunuyorsan hoşuna gideni beğenirsin, beğenmemişsen geçersin. Müdahale etme, yönlendirme veya düzeni bozmak gibi bir hak yoktur. Olumlu eleştiriler, fikre katılmamalar ya da katkı sağlamalar baş tacıdır. Bütün bunlar paylaşımlara derinlik kazandırır.
Her türlü paylaşım bir zenginliktir. Fıkra, kıssa, resim, şarkı, karikatür, makale sayfanın çeşitliliğidir. Özellikle benim için bu sayfa bir gazetede köşe yazarlığı değildir. Yazıları beğenen alır paylaşır, gazetesinde yayımlar, bunlar bana keyif verir. Herkes kendisi seçip almalı ki sayfa ya da gazete ilkelerine ters düşen veya zorda bırakan bir yazı olmasın. Kimse bu yazınızı paylaşabilirmiyim diye sormamalıdır. Ben paylaştıktan sonra zaten sizindir. Yaptığım her paylaşımın sorumluluğu ve riski benimdir.
Bazı arkadaşlar çıkıp neden bu paylaşımı yapıyorsun, niye böyle yazıyorsun, niçin böyle düşünüyorsun, şöyle yazsana gibi saçma sapan yorumlarda bulunmaktadırlar. Yahu arkadaş sana ne benim ne yapacağımdan. Sana mı soracağım. Beğenmiyorsan ayrılırsın. Hatta görmemek istiyorsan engellersin olur biter. Sosyal medyada bulunmak önemli değildir. Önemli olan bu platformu faydalı ve saygılı bir şekilde kullanabilmektir.
Sıradan birisi olduğunuzda takip edilmeyen paylaşımlarınız, bir göreve geldiğiniz zaman başınıza sorun olabilmektedir. Bu durumda olan birçok insanı hepimiz tanıyoruz. Tekrar belirtmek gerekirse, sosyal medya siyaset arayışı içinde olmanın sağlam bir zemini değildir. Beklenti içinde değilseniz, her türlü doğruyu hiç çekinmeden savunabileceğiniz iyi bir ortamdır. Ben de bu manada kullanmaya çalışıyorum. Çok çeşitliliği ve renkliliği tercih ediyorum.
Peki neden sosyal hapishane dediğime de açıklık getirmek isterim. Sistem elimize küçük bir cep telefonu vererek, bizi o telefonun içine hapsetmiştir. Evde otururken bütün işlerimizi bu telefonla halletmek mümkündür. Telefon icat oldu, mektup yazmak, fotoğraf çekmek ortadan kalktı. Dostluklar, arkadaşlıklar hep sanal oldu. Telefon kullananlar gerçek yaşamdan koparak, sanal aleme mahkum oluyorsa, buna sosyal hapishane demek yanlış olmaz diye düşünüyorum.
(16, Ekim, 2024-Ankara)