KORKMUYORUZ BAŞARACAĞIZ

Necdet TOPÇUOĞLU ntopcuoglu52@gmail.com

Aykırı fikirleri olan bir profesör elinde fare ve kutu ile salona girmiş. Öğrencilerin şaşkın bakışları arasında fareyi kutunun içine koymuş ve kutuyu kapatmıştır. Kutunun hava almadığı açıkça görülmektedir. Profesör salona dönerek,
“Bu kutuya iki gün kimse dokunmayacak. Dokunan olursa haberiniz olsun bu dersten geçemez diyerek, salondan çıkıp gitmiştir. Salonda bulunan öğrenciler bu duruma bir anlam verememişlerdir.

Öğrencilerden bazıları kutunun içindeki fareyi çıkarmayı düşünmüşler ama, cesaret edememişlerdir. Kutu iki gün boyunca ders görülen salonda, bırakıldığı şekilde durmuştur. Öğrenciler ne olacağını merak ederek iki gün boyunca beklemişlerdir. Profesör iki gün sonra tekrar salona gelmiş, yaklaşarak kutuyu açmıştır. Tabi ki, kutunun içindeki fare ölmüştür. Birçok öğrencinin bu duruma üzüldüğü görülmüştür. Söz konusu deneysel eğitim olduğu için, yapacak bir şey yoktur. Herkes merakla profesörün ne söyleyeceğini merakla beklemeye başlamışlardır.
Aykırı Profesör sınıfa dönerek öğrencilerine, farenin neden ölmüş olabileceğini sormuştur. Öğrencilerden birçok farklı cevaplar ve fikirler gelmiştir. Havasızlıktan, açlıktan, susuzluktan
diyen öğrenciler çoğunluktadır. Bütün öğrenciler, olabilecek bütün ihtimalleri saymışlardır. Profesör kutuyu havaya kaldırarak, içini öğrencilere göstermiştir. Kutunun her tarafının kemirilmiş olduğu görülmüştür.

Profesör devam ederek, görüyorsunuz değil mi demiş. Anlaşılan fare bu kutudan çıkmak için epeyce mücadele etmiş. Bunu kutunun içindeki minik diş izlerinden ve irili ufaklı deliklerden anlıyoruz diye ifade etmiştir. Ancak şu var ki, fareyi sizin dediğiniz gibi ne havasızlık, ne de açlık öldürmüştür. Farenin ölümüne neden olan iki sebep vardır. Bunlar "Kararsızlık ve Korku" dur demiştir. Fare kararsızlık göstermiştir, çünkü kutunun her yerini parçalayıp, her noktayı ayrı ayrı kemireceğine, sadece tek bir köşesini kemirip, parçalasaydı ve bunda da kararlı olsaydı o deliği büyütecek, kutudan çıkıp kurtulacaktı diye izah etmiştir.

Siz öğrencilere gelince, benden ve notlarınızın düşmesinden korkmasaydınız, kutuyu açıp fareyi serbest bırakabilirdiniz. Ancak, korkudan dolayı size yanlış gelen bir işe göz yumdunuz. Başarıya giden yolda iki düşman vardır. Bunlar, "Kararsızlık ve Korku" dur. Kararlılık inanılan bir dava da devamlılık demektir. Bilmelisiniz ki, "suyun mermeri delmesi gücünden değil, sürekliliğindendir." Devamlı yazıyorum, kararsızlıkla zaman tüketmemeliyiz. Kafamıza tek bir hedef koymalı ve o yolda bıkmadan, usanmadan yürümeliyiz. Bu yolda bize yanlış gibi görünenlere asla takılıp kalmamalıyız.

Rahmetli Atatürk kararlı olmasaydı bu Ülke kurtulurmuydu? O yüce insan bir an bile tereddüt etmemiştir. Başarının yolu sıradanlıktan geçmez. Sıradışı olmak gerekir. Dönüp kendimize bakmalıyız. Sıradan birimiyiz, yoksa sıra dışımıyız? Emin olunuz bizi farklı kılan özellik, mutlaka sıra dışı olmaktan geçmektedir. Göze batmaktan, ses çıkartmaktan asla korkmamalıyız. Diz çökerek ölmektense, ayakta ölmek daha onurludur. İnanın!! bize korku salmaya çalışanlar, bizden korktukları için bunu yapmaktadırlar. Onlar mezarlıktan geçerken ıslık çalan korkaklardır.

Ölüm her fani için haktır. Bir gün mutlaka hepimiz öleceğiz. İyi bir insan öldüğünde sakın ona ağlamayın. Asıl onu kaybeden topluma ağlayın.
Sıradan insanların oluşturduğu toplumlar da, "kel ölür sırma saçlı, kör ölür badem gözlü olur". Belgeselleri izlerken, yabani bufalo sürüsüne saldıran aslanı görmüşsünüzdür. Aslan bir bufaloyu boğazlamış ölmesini beklemektedir. Bufalo sürüsünde birlik içgüdüsü olmadığı için, aslana toplu sadırı yapılamamaktadır. Sonunda cesur bir bufalo tek başına saldırıp arkadaşını kurtarmaktır. Buradan alınması gereken ders, bireysel cesaretlerin, toplu cesarete dönüştürülmesini başarmaktır. Toplumdaki birkaç cesur insan kimsenin fedaileri değildir. Toplumsal kurtuluş, birlikte hareket etmekten geçer.