KANAL İSTANBUL İÇİN SEVDA DEĞİL BELÂDIR
İstanbul Kanalı açılırsa, gelecekte neler olabileceğini hiç düşünüyormusunuz? Acaba rahmetli Atatürk yaşasaydı nasıl düşünürdü? Böyle akıl dışı bir projenin yapılmasına izin verirmiydi? Hele bir düşünelim, Kanallar çevresinde meydana gelecek korkunç gayrimenkul ve rant gelirini kimler paylaşacaktır? Buralarda oluşacak nüfus, demografik yapımızı nasıl etkileyecek bunlar düşünülmelidir. Söz konusu kanal, İstanbul için bir sevda değil, bir belâdır. Bunun böyle olduğunu yaşayanlar görecektir.
Hazırlanan Çed Raporunda Saros Körfezi'nden de kanal geçişi düşünüldüğü anlaşılmaktadır. İstanbul ve Çanakkale boğazlarına alternatif olarak açılan bütünleşik kanallar, gelecekte arkasında ABD'nin olduğu bir Şirkete ihale yolu ile verilebilirmi? verilebilir. Bu Şirket yıllar sonra Uluslarası Borsada işleme sokulabilirmi? yasal olarak bir engel görünmüyor. Şirket hisseleri uygun bir süre sonra (ABD+Israil) denetim ve yönetimine geçebilirmi? mümkündür. Bu durumda Türkiye söz konusu ortaklıkta küçük hissedar olarak kalırsa ne olur? şimdiden düşünülmelidir.
Şayet ticari görünüm adı altında 100 yıl önce Sevr'de kurgulanan "Boğazlar Komisyonu" önümüze konulursa ne yapacağımızı biliyormuyuz? Bence düşünmeliyiz. Emperyalist güçler gelecek plânlarını uzun vadeli ve tuzak kurarak yaparlar. Rahmetli Atatürk yüksek bir öngörü ile bu tuzakları fark ettiği için Boğazlara Montrö Sözleşmesi ile "Türk Kilidi" ni vurmuş, anahtarını da beraberinde götürmüştür.
Başta ABD ve Rusya olmak üzere birçok devlet anahtarın peşindedir. Bu anahtarı elde edemeyeceklerini bildikleri için, bütünleşik kanallar sistemi ile amaçlarına ulaşmak istemektedirler. Türk Milleti bu tuzağı görmek zorundadır. Görmediği takdirde Fatih Sultan Mehmet Han'ın bedduasına muhatap olacaktır. Hele bir düşünelim, Türk Boğazlarında kılavuz kaptan alma hizmetlerinin özelleştirilmesi denemesi neden yapılmıştır? Bu Montrö Sözleşmesi'ni delme denemesidir. Başaramadıkları bu konuyu bütünleşik Kanallar paketi içinde değerlendireceklerdir. Asla vaz geçmezler ve unutmazlar.
Aziz Atatürk, müthiş bir zamanlama harikası olan Montrö süreci ile Marmara ve Türk Boğazlarını, Uluslsrarası Komisyonun elinden kurtarıp, Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenliğine almıştır. Şimdi 89 yıl sonra egemenlik haklarımız alınmak istenmektedir. Türk Milleti kazanılmış egemenlik haklarına sahip çıkmazsa ağır bedeller ödemek zorunda kalacaktır.
Türkiye, Sevr'in güncellenmiş ikinci sürümü olarak Mavi Vatan, Suriye, Irak, Kıbrıs konularında uygulamaya konulan emperyalist dayatmalara boyun eğemez. ABD'nin Batı Trakya'da Ülkemize karşı tertiplediği çok maksatlı oyunları görmezden gelemez. Bu coğrafyada yaşamanın bir bedeli vardır, bu bedel ödenmeden ata yadigarı bu topraklarda bizi rahat bırakmazlar.
Kanal konusu, üzerinde siyaset yapılmayacak kadar önemli ve Milli bir konudur. Türkiye'yi yönetenler ve yönetme iddiasında olanlar, bu soruna odaklanmak ve işbirliği yapmak zorundadırlar. Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul'u feth ederken, Bizans yöneticileri cinler dişi mi, yoksa erkek mi diye tartışıyorlarmış. Türkiye çok zor bir süreçten geçerken, Belediye Başkanı Ekrem İmsmoğlunu siyaseten hapse atarak, kanalı yapmaya başlamak, İstanbul'a ihanettir. Bu ihaneti yapanlar gün gelir bedelini öderler.