GÜNÜ GELİNCE SİNEKLER GİBİ SIVIŞACAKLAR

Necdet TOPÇUOĞLU ntopcuoglu52@gmail.com


Geçmişin fakiri, günümüzün zenginlerinden birisiyle karşılaştım. Söz konusu zat, haram kazancın şımarttığı bir kişidir. Böylelerine selam bile vermem derken, adam bana sülük gibi yapıştı. İstemeden de olsa, biraz sohbet etmek zorunda kaldım. Aslında sohbet demek yanlış olur, konuştuk demek daha doğrudur.

Konuşmamızın bir yerinde bana, sen akıllı adamsın ama, başın bedeninin üstünde yüktür dedi. Bozulduğumu belli etmeden, neden diye sordum. Eğer bir akıl paraya dönüşmüyorsa, aklın içinde olduğu baş vücuda yüktür dedi. Aramızda taban tabana zıt bir görüş ayrılığı vardı.

Ben vatan millet demeye başlayınca, sana ne vatandan, sen cebini doldurmaya baksana, ihtiyaç olursa bu vatanı korumak için sana bana sıra bile gelmez dedi. Onunla ayni fikirde olmadığımı söyledim. Baktım ki ortalık karışırsa sinek gibi svışıp kaçmanın derdindeydi.

Doğa da hayvanların yaşamlarından alınacak çok dersler bulunmaktadır. Bilim insanları, arıları ve sinekleri ağzı açık bir şişeye koymuşlar. Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştirmişler. Arıların hepsi ışık olan yöne doğru ilerlemesine rağmen, şişenin tabanı kapalı olduğudan dışarı çıkmayı başaramamışlardır.

Bu arada sinekler, şişenin ağzına doğru doluşmuşlar ve dışarı çıkıp, karanlıkta kaybolmuşlardır. Karanlık tarafta bulunan şişenin açık ağzına doğru tek bir arı bile gitmemiştir. Tam aksine camın önünde ışığa doğru çabalamaya devam etmişlerdir. İlk etap ta arıların akılsızca davrandıkları düşünülebilir.

Ancak daha derinlemesine düşününce; Karşımıza anıt gibi dikilen bir yaşam tarzı çıkmaktadır. Ünlü bilim insanı Albert Einstein, arılar olmazsa, insan yaşamı 4 yıl sonra son bulur demiştir. Arılar nerede, hangi çiçek ile besleneceğini bilen, yüzlerce kovan arasında kendi kovanını bulabilen, o kovanın yüzlerce peteği arasından kendi peteğine yumurtlamayı hiç şaşırmadan başaran canlılardır.

Bu kadar zeki bir canlı, nasıl olurda şişenin ağız kısmına yönelmez, düşünülmesi gereken bir husustur. İnsanlar arasında da ışığa doğru yürüyenlerin önlerinde her zaman bazı engellerin olması doğaldır. Bu insanlar engellere rağmen ışıktan vazgeçmezler. Bu uğurda gerektiğinde ölmeyi bile göze alırlar.

Sinekler gibi olanlar, karanlığa doğru sıvışan asalaklardır. Bunlar sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak, bencil yaratıklardır. Onlara göre, sadece kendi yaşamları değerlidir. Nerede yemek varsa, nerede rahat yaşayacaklarsa, nerede çok para kazanacaklarsa oraya giderler. Onlar için ilkelerin bi önemi yoktur.

Arıyı kovalamak isterseniz o kaçmaz, sizinle savaşır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek savaşır ve değerleri için ölür. Sinekler kaçarlar, sonra yılışık yılışık terkettikleri yere tekrar dönerler. Mikrop taşıyan ayaklarıyla her yere hastalık bulaştırırlar.

Bilindiği gibi, arılar yumurtalarını yalnızca kendi kovanlarına bırakırlar. Halbuki sinekler her yere yumurtlar, her yerde ürerler. Çöplükler, tuvaletler, bataklıklar onların üreme alanlarıdır. Yumurtalarını bırakacakları yerin hiç bir önemi yoktur.

Doğadaki bu örneği gördükten sonra, sinek olup karanlığa yönelen mi, yoksa arı olup aydınlığa yönelenmi olmak gerekir, tercih yapılmalıdır. Günü geldiğinde, arı gibi olanlar canları pahasına ülkeyi savunurken, sinek gibi olanlar karanlıkta sıvışıp kaçacaklardır.

Engellere rağmen ışığa yürüyenlere, ışığa ulaşmak için çabalayanlara, insanca değerler yaratma adına mücadele eden, el etek öpmeden onurluca yaşayan ve ışık saçanlara saygı duyulmalıdır. Yeni yılınız kutlu olsun.