AH YİNE YEŞERDİ FINDIK DALLARI
Necdet Topçuoğlu
Karadeniz Bölgesinde milyonlarca insanın temel geçim kaynağı olan fındık, üreticisi olmasına rağmen, satılana kadar sahipsiz, satıldıktan sonra sahibi çok olan bir üründür. Doğanın prensibidir. Havuçları orta yerde sahipsiz bırakırsanız, tavşanlar çevresinde dolanmaya başlarlar. Fındık da öyledir, sahipsiz bırakıldığı için etrafında alın teri dökmeden yemek isteyenler dolanmaktadır.
Tarımın diğer alt sektörlerinde olduğu gibi, Fındık Bölgesinde de işletmeler, Medeni Kanundaki miras hükümleri sebebiyle bölünerek küçülmeye devam etmektedir. Bu durum arazilerin arsa kadar kalmasına neden olmaktadır. Böylesine parçalanmış arazi yapılanmasında ekonomik anlamda üretim yapılmasına imkan yoktur. Üreticilerin, ya kooperatif modelle, ya da ortakların mülkiyetinde ekonomik işletmeler oluşturarak üretim yapmaları çözüm olarak düşünülmelidir. Bu modelin ayrıntısı ayrı bir makale konusu olacak kadar geniştir. Ancak, Dünya da örnekleri olduğu gibi, Türkiye’de de başarılı denemeleri mevcuttur.
Fındığın yetiştirilmesi, bakım, besleme ve hastalıklara karşı mücadelesi teknik bir konudur. Bu nedenle ayrıca ele alınmalıdır. Ancak fındık üretiminde çeşit ve kalite yönünden bir standart yakalanamamıştır. Kalite ölçüsü olarak Giresun kalitesi esas alınmaktadır. Tüketim talebine göre üretimin yeniden organize edilmesi zorunludur. Fabrikalar karışık dökme fındık işlediklerinden, piyasanın talep ettiği standarda uygun üretim yapılmasının maliyeti yükselmektedir. Bu durumda son satıcının çok fazla para kazandığı gibi, yanlış bir algı oluşmaktadır.
Türkiye’de birçok endüstriyel ürünün sahipli olduğunu görüyoruz. Şeker Pancarının sahibi Şeker Şirketi, Buğday’ın sahibi Toprak mahsulleri Ofisi (TMO), Yaş çay yaprağının sahibi ÇAY-KUR gibi Kanunla kurulmuş Kuruluşlardır. Fındık hakkında 2844 sayılı Kanun olmasına rağmen, fındığı sahiplenecek bir Kurum bulunmamaktadır. Bu sebeple fındığın ÇAY-KUR, TMO, Şeker Şirketi’nde olduğu gibi sahiplendirilmesi gerekli görülmektedir. 2844 sayılı Fındık Kanunu’nda yapılacak düzenleme ile fındıktan sorumlu bir Kurumun kurulması, söz konusu Kanun’a eklenmelidir.
Diğer yandan, 2844 sayılı Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının Belirlenmesi Hakkındaki Kanunun yürütme yetkisi Bakanlar Kuruluna ait bulunduğundan uygulanması kolay değildir. Bir Kanundan doğan sorumluluk Bakanlar Kurulu’nun yetkisindeyse, bu işin uygulanmasını kimse sahiplenmez. Kanun’da yeni düzenleme yapılarak yürütme yetkisinin Tarım ve Orman Bakanlığı’na verilmesi sağlanmalıdır.
Fındık yetiştirilen alanlar yeniden tanımlanarak, söz konusu alanların ekolojinin uygun olduğu Ordu, Giresun, Trabzon İllerine çekilmesi temin edilmelidir. Fındığın yetiştirilmemesi gereken bölgelerde alternatif ürünler desteklenerek üreticinin zor uygulanmadan fındık üreticiliğinden vaz geçmesi sağlanmalıdır. Her Kanuni düzenleme mevcut durumun muhafaza edilmesi şeklinde yapılmaktadır. Bu bir çözüm değil, statükoyu korumaktır.
Fındık için uygulanmakta olan desteklerin, fındık üretimine uygun olmayan bölgelere yapılmaması gerekmektedir. Ayrıca bu desteklerin tapu sahiplerine değil, doğrudan üreticilere verilmesi faydalı görülmektedir. Fındık üretimi için uygun olmayan alanlarda ise destekler alternatif ürüne yapılmalıdır. Desteleme fiyat politikası ile tarım alanların planlanması Dünya da uygulanan bir sistemdir.
Fındıkta stok yaratacak üretim fazlasından kaçınılmalıdır. Dünya da fındık üretimindeki fazla Türkiye’de olduğundan fındık piyasasındaki sorun ülkemizi ilgilendirmektedir. Müdahale alımları sadece arz fazlasını almak şeklinde olmalı, üretim-tüketim dengesi sağlandığında fiyatın piyasa koşullarında oluşması izlenmelidir.
Eski yıllarda destekleme alımları Fiskobirlik tarafından yapılıyordu. Ancak zaman içinde birliklerin siyasallaşmasının önüne geçilememiştir. Her gelen İktidar, Birlikler üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmaktadır. Zamanın İktidarı da Fiskobirlik’e müdahale etmiş, başarılı olamayınca, fındık alımları ile ilgili görevi TMO’ya vermiştir. Orta Anadolu Bölgesi’nde buğday alım görevini Fiskobirlik’e vermek ne kadar yanlış ise, Karadeniz Bölgesinde de fındık alım görevini bu konuda uzmanlığı olmayan, TMO’ya vermek aynı şekilde yanlıştır. Kısacası bunun adı, ‘’atın önüne eti, itin önüne otu koymak’’ gibi bir durumdur. Yıllardır başarılı olamamış bir uygulamadır. Yıllardır TMO ciddi boyutlardaki zararı üstlenmek zorunda kalmıştır.
Müdahale alımlarının, TMO gibi emaneten görev verilen bir KİT tarafından değil, fındığı sahiplenmek amacı ile kurulacak bir Kurum eliyle yapılmalıdır. Böyle bir Kurumun kurulması, çiftçi ve üretici yararına çözüm getireceği gibi, fındık üzerinden alın teri dökmeden çıkar sağlayan tefeci ve simsarların da kurulu düzenini bozacaktır. Bu nedenle söz konusu çevreler tarafından karşı çıkılması doğal karşılanmalıdır.
Fındık hasadı yaklaştığında, çiftçinin elindeki para tamamen ürüne dönüşmektedir. Birçok vatandaşımız o dönemde nakit akışı sıkıntısı çekmektedir. Devlet bu dönemde güçlendirme kredisi vermediği için üretici, tefecinin eline düşmektedir. Türkşeker de olduğu gibi, fındık üreticisine hasat öncesinde avans olarak güçlendirme kredisi verilmelidir. Üreticinin hasat ve harman masrafları için tefecinin eline düşmesi önlenmelidir.
Fındık ihracatında “alivre satışı” engelleyecek tedbirler piyasa gerçekleri çerçevesinde alınmalıdır. Söz konusu alivre satışlar fındık daha hasat edilmeden yapıldığı için, fiyatın piyasada oluşmasını engellemektedir. Bu durum ülkemizin döviz kaybetmesine neden olmaktadır. Türk çiftçisi emeğinin karşılığını alamazken, başka ülkelerin insanları çok ucuza fındık tüketme imkanına sahip olmaktadır.
Türkiye fındık üretiminde dünyada birinci sırada yer almaktadır. Bu nedenle dünya fındık borsasının, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde örneğin Giresun’da kurulabilmesi için çalışma yapılmalıdır. Bu konuda yıllardır Hamburg Borsasının adı ön plana çıkmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin aşması gereken bir husustur.
Fındığın kabuklu yada iç fındık olarak satılması, hem katma değer kaybına hem de istihdam kaybına neden olmaktadır. Fındık entegre tesislerinin kurulması desteklenerek katma değerin ülkemizde kalması sağlanmalıdır. Avrupa’da adları yıllara göre değişmekle birlikte bazı ülkeler reexport yoluyla fındık ihracatında isimleri ön sıralarda geçmektedir.
Fındık hasadında iş gücü maliyetlerinin yüksek olması, üreticiyi dar boğaza sokmaktadır. İtalya, Fransa ve İspanya gibi ülkelerde hasat mekanizasyon ile yapılmaktadır. Türkiye’de de fındık hasadında mekanizasyona gidilmesi için yatırım yapacak sanayiciler desteklenmelidir.
Fındık konusu kitap yazacak kadar kapsamlıdır. Konu ile ilgilenen fikir sahiplerinin farklı çözüm önerileri mutlaka vardır. Bu önerileri alma şansımız olursa, bu makaleyi daha da genişletme imkanımız olabilir. Hatta benim yazdıklarıma katılmayanların olmasını da saygı ile karşılarım. Yalnız bu konu da tefecilerin çıkarına hizmet eden görüşlere kapalıyım. Önemli katkılar olursa bu yazımı genişletilmiş şekli ile canlı yayında dostlarımla paylaşmak isterim.
(15, Haziran, 2021-Ankara)