TÜRKİYE'DE KÖYLERDE KIYAMET KOPMAYA BAŞLADI ...

Misafir Kalem ulusaltarim.net@gmail.com


Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI 

'' Köylere en son darbeyi ve belki de en büyük darbeyi  kabul edilen Büyük şehir Yasası vurdu ve vurmaya ve hala darbe vurmaya devam ediyor...
Büyük şehirlerdeki 16 bin köyün tüzel kişiliği, tek bir cümleyle yok edildi...
Türkiye’de ne kadar “köylü” varsa, yasa gereği bir kalemde mahalleli oldular, yani “kentli” yapıldılar. Fakat yaşadıkları yer hala kendi köyleri, geçinme kaynakları hala tarımsal üretim ve tarlaları... 2012’de halkın yüzde 77.3’ü il ve ilçe merkezlerinde oturuyordu. Yasa ile 14 ilin de büyük şehir belediyesi statüsüne geçmesi ile toplam 30 ilde, belde ve köylerin ilçe belediyelerine mahalle olarak katılmasıyla kentli oranı yüzde 91.3’e yükseliverdi aniden. Memlekette artık hiç köylü kalmadı.
Anılan yasanın ideolojik kökenini yazmakta olduğum yazılarla dile getirmeye çalışıyorum ve
“Neden köylerde üretim bitirilmek isteniyor? Neden köylüler ezilmek isteniyor? Neden köylüler borçlar altında eriyor, neden köylüler tarımsal üretimden çekiliyor ve neden kayboluyor?
Köylülüğü bitirme salt Türkiye'ye özgü değil. Dünyada da, küçük ve orta ölçekli tarım işletmeleriyle yapılan aile çiftçiliği, bir başka deyişle köylü çiftçiliği endüstriyel dev ölçekli işletmeler ikame edilerek bitirilmek isteniyor... Bu şekilde köylerin boşaltılmasıyla kentlere gelecek, ancak iş ve aş bulamayacak yoksul köylülerin denetimi daha kolay olacak” diyordum...
BÜYÜK ŞEHİR YASASI İLE NELER OLUYOR?
Büyük şehir Yasası’nın getirmekte olduğu olumsuzlukları sıralayalım:
Köylerin, meraların, sulak alanların ve tarlaların iskâna açılması mümkün hale getiriliyor...
Orman köylerinin kentsel ranta açılması kolaylaşıyor, yabancılara toprak satışının önü açılacak... Kanun 60 dönümün üstünde bir tek arazi bir yabancı kişiye ya da kuruma satılamaz diyor şimdi...
Köyler; personelini, taşınır ve taşınmazlarını ilçe belediyesine 1 ay içinde bildirecek.
Köylerde, tarım / köylü işletmeleri dahil her türlü esnaf işletmeleri ruhsat alacaklar.
Köylerde emlak vergisi, Belediye vergileri, harç ve katılım payları 5 yıl sonra tahsil edilecek ve toplanmaya başlanacak... Henüz köyde yaşayanlar bunun yan etkilerini ve aile bütçelerine vereceği maddi hasarları tam olarak görmediler...
Belediye hizmetlerine ulaşmak daha da zorlaşacak ve bu belediye hizmetleri çok daha pahalı hale gelecek.
Yasa ile köylü kendi yaşam alanı üzerindeki tüm yönetim haklarını kaybetmiştir... Çok vahim bir durum bu...
Köy alanlarının rantı belediyelere aktarılıyor...
Köylüler ücretsiz eriştiği altyapı hizmetleri için şimdi yasayla hizmet bedelleri ödemek zorunda bırakılıyorlar.
Yasa ile küçük ve orta ölçekli işletmelere sahip köylüler, daha da yoksullaşacak ve yok olmak üzere üretim dışına itilecekler.
VE ARTIK KÖYLERDE KIYAMET KOPMAYA BAŞLADI
Büyük şehir Yasası’nın getirmekte olduğu olumsuzlukların ipuçlarını yukarıda sıralamaya çalıştım. Anılan olumsuzluklar 30 Mart 2014 Yerel Seçimlerinden sonra hızlandı. Ancak kıyamet şimdiden kopmaya başladı bile. İlçelerde Tarım ve Hayvancılık Müdürlükleri tarafından köy muhtarlıklarına iletilmek üzere hazırlanan yazılarla, yerleşim alanlarına yakın bölgelerde hayvancılık yapılmasının “umumi hıfzıssıhha kararı” gereğince yasaklandığı bildirildi. Buna göre ilçe merkezi,belde ve köylerdeki ahır, ağıl ve kümeslerin ivedi olarak ortadan kaldırılacak... N E D E N ? ? ? . . .
Şimdi soruyu yeniden soralım;
Aile çiftçiliği yapan ,az sayıda ineği, koyunu, keçisi ve tavuğu olan ve geçimini bunlarla sağlayan köylüler ne yapacak???
Yerleşim alanı dışına itilen bütün köylülerin köy dışında arazileri mi var? Bunları perişan etmek ne kadar doğru ve ne kadar ahlaki? Bu nasıl bir vicdansızlıktır böyle?
Bu yazıyı, geçtiğimiz 2013 yılı Ocak ayında Seferihisar Belediye Başkanı Tunç SOYER’in
“Geleceğin Köyleri Hareketi Bildirgesi”ni yineleyerek sonlandırmak istiyorum:
“Yeryüzünün ilk köyünün kurulduğu bir coğrafyada binlerce köyün üzerini tek bir cümleyle çizmek mümkün mü? Değil elbette.
Köy, köktür ve tohumdur. Köy, hem geçmişimiz hem geleceğimizdir. Tüketen insanın savaşların içine sürüklendiği bir çağda, köyler sakince üreten geçmişle geleceğin harmanlandığı yerler olmalıdır.
Şehirde veya köyde, nerede yaşarsak yaşayalım sağlıklı bir doğal çevre ve kırsal alana ihtiyacımız var. Köy olmazsa şehirde ne yiyebiliriz? Fabrikasyon sebze ve meyveleri mi, yoksa büyük şirketlerin GDO’lu ürünleri mi? ”

Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI.