"MESCİD-İ AKSA'YA YÖNELİK BASKIN VE NUSAYRAT MÜLTECİ KAMPI'NDAKİ OKULUN BOMBALANMASI HİÇBİR ŞEKİLDE İZAH EDİLEMEZ."

Misafir Kalem ulusaltarim.net@gmail.com

Doğan Bekin 

Siyonist İsrail’in 1967’de Doğu Kudüs’ü işgal etmesinin yıl dönümünde Ortodoks fikirleriyle ön plana çıkan Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir’in polis korumasında şiddet yanlısı fanatik Yahudi yerleşimcilerle birlikte Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemesi son derece tehlikeli bir yaklaşımdır.
İsrail, 1967’den beri işgal altında tuttuğu Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da yasadışı yerleşim birimleri oluşturmaya hız kesmeden devam ederken, fanatik Yahudi yerleşimcilerin 2003 yılından itibaren “Kudüs İslami Vakıflar İdaresi”nin iznine gerek duymaksızın baskın yoluyla bu kutsal mekana fütursuzca girmeleri ve işgal provaları yapmaları son derece tehlikeli bir süreci tetiklemeye yönelik bilinçli bir harekettir. 
Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir’in Mescid-i Aksa’ya yönelik fiili işgal girişimi karşısında, tüm Müslüman ülkelerin somut ve tutarlı tepki ortaya koymaları gerekirken ne yazık ki, bu ülkelerin çoğu Amerikan çıkarları uğruna emperyalizmin bölgedeki yayılmacı emellerine figüran olmakta, bu gibi önemli bir konuda göstermelik davranmakta ve kayıtsız bir tutum içerisinde bulunmaktadırlar.
Bu işgal girişimleri bizlere geçmişte Güney Afrika’daki ırk ayrımcısı Afrikaneer örgütüne bağlı militanların oluşturdukları volkstaat’larını akla getirmektedir. Bu nedenle Mescid-i Aksa konusunda şimdiden her türlü tedbirin alınması için tüm İslam alemine büyük sorumluluklar düşmektedir.
Bu arada İsrail’in bu sabah Nusayrat Mülteci Kampı 2. bölgesinde yerinden edilmiş insanların yerleştiği okulu bombalayarak yeni bir soykırıma neden olması artık kınamayla geçiştirilemeyecek boyutta gelmiştir.
Amerika’daki Yahudi lobileri aracılığıyla “Capitol Hill” üzerinde baskının yoğunlaştırılması ABD’nin her ne olursa olsun İsrail’in çıkarlarını koruması ve soykırımcı Netenyahu yönetimine karşı hiçbir etkin önlem almayı yeğlememesi, İsrail güvenlik güçlerinin saldırgan tutumlarını adeta meşrulaştıran önemli bir etken olmuştur.
ABD’nin, Filistinlilere karşı egosantrik (hodbin) yaklaşımları, BMGK’de kendini daha belirgin olarak hissettirmektedir. Eğer ki ABD ile birlikte dolaylı olarak iş birliği içerisinde olan Müslüman yöneticiler, salt Filistinlileri değil, tüm Ortadoğu’daki ülkeleri yakından ilgilendiren gelişmeleri özümlemek yerine, “çağdaş donkişotluk” rolünü üstlenmeye devam edecek olurlarsa, bizleri bekleyen acı sonla karşılaşmaya her an ramak kalabilir ve Gazze’de süregelen sıkıntılara yeni sıkıntılar katması kaçınılmaz olacaktır.
Sonuç olarak, İsrail Ulusla Güvenlik Bakanı Ben-Gvir’in Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemesi ve İsrail’in bu sabah Nusayrat Mülteci Kampı 2. bölgesinde yerinden edilmiş mültecilerin yerleştiği okulu bombalaması karşısında her zamanki gibi idare-i maslahatçı bir politika izleyen Birleşmiş Milletlere karşı da üye Müslüman ülkelerin artık tavır koyma zamanı gelmemiş mi?
Birleşmiş Milletler diğer uluslararası kuruluşlar gibi sadece Batı çıkarlarını üstelik Müslümanların oylarıyla sürdürmeye çalışırken, Müslümanların çıkarları karşısında ise benzer tavır içerisinde olmaması, söz konusu hayati öneme haiz konuları yuvarlak, boş sözlerle (verbalizm) geçiştirmeye çalışması artık izah edilemez bir durumdur.

Doğan Bekin 
Yeniden Refah Partisi
Genel Başkan Yardımcısı
İstanbul Milletvekili