Hepimizin Bir hikayesi Var…Süreyya Özcanım yazdı...

Misafir Kalem ulusaltarim.net@gmail.com



Evet hepimizin farklı farklı yaşanmışlık hikayeleri  var . Ama biz kadınların öyle bir hikayesi  var ki ,taaa atalarımızdan kalma …

Eski Türklerde , bazı ağaçlar kutsal sayılırmış .  Bunlardan biride kayın ağacı … ama  asıl kayın ağacını diğer ağaçlardan ayıran özellik atalarımızın  bu ağacı   kadınla eş değer görmeleri . İsim benzerliği Kayın - ana ,kayın - baba, kayın- birader sizce bunlar tesadüf olabilir mi?

Bu hikayede  yüklenen anlamla bizi başrol oyuncusu yapan neden başka ağaç değilde kayın ağacı.

Kayın ağacının  gövdesinin  dış yüzü çok narin , ufak bir çizik atıldığında  bile atalarımızın “kadın ağacı sütü”dedikleri öz suyu çıkıyor .   İşte bu özelliğinden dolayı ,  kadın  ruhunun kayın ağacına sindiğine  inanırlarmış Kadın hayat veren doğurandır . Onun için de kayın ağacına doğurganlığın ve iyi ruhu temsil eden hayat ağacı demişler…

Atalarımızın onca anlamı yükledikleri bir ağaçla bizi eş değer görmeleri o dönemlerde kadına  verilen değeri göstermiyor mu sizcede ?
Peki ne olduda anaerkil bir toplumken , ataerkil bir toplum haline geldik…

İlk  kalemi  tutup  resim çizdiğimiz o   çocukluk yıllarına götüreyim sizi…Hatırlarsanız hepimizin  yaptığı resim hemen hemen aynı olurdu. Bacası tüten bir ev  ve yanında da heybetli mi heybetli  koca bir ağaç  ...Çizdiğimiz  ağaç kışın sarı sarı  yapraklar  döken  yazında yeşeren kayına benzemiyor muydu  sizcede?

Görünen  o ki, yüzyıllar geçse de  o  genler  hücrelerimize kadar işlemiş . Değişmez kimsenin de değiştirmeye gücü yetmez . Bir şekilde hayat bulacaklar .
Belkide ondandır    kadınlarımızın  kaybolan bu değeri  geri kazanmak için girdikleri  karmaşık çabaları…

Atalarımız işte  çizilen bu resimlerde ki  gibi , tüm evlerinin yanına kayın ağaçları dikermiş   , yada kayın ağaçlarının  olduğu yerlere  evlerini inşa ederlermiş .  Bunun  sebebi, kayın ağacının , evdekilerin yaradanla  arasındaki bağı  kurduklarına   ,o eve   bereket getirdiğine ve edilen duaların   yaradana tez zaman da  ulaştırdığına inanmalarından kaynaklanıyor. Tüm kurban kesme ve ayin işlerini de  kayın ağacı altında yaparlarmış.

Çoğu zaman  yaradanın   Işığının  süzülüp geldiği kavukların içinde yaşamaya çalışırlarmış .Şimdinin  tabiriyle nurlanmak için …

Bu bilgi doğrumudur bilmem ama, kayın ağacı göğe en yakın ağaç olmasına rağmen  barındırdığı iyi ruhların, şimşeyin  düşmesine izin vermediği için , kayın ağacına hiç şimşek düşmezmiş …

Kökleriyle  yeraltını , gövdesiyle yeryüzünü , dal ve yapraklarıyla gökyüzünü temsil eden bu ağacın ,   ruh boyutunu anlattıktan sonra gelin bir de beden boyutundaki  faydalarına bir göz atalım

Gölgeyi seven, ortalama 700 yıl yaşayabilen ve yapraklarını döken bir ağaç olan kayın, Türkiye’de Ege, Karadeniz ve Marmara’da yaşıyor. 

Kabuklarının kaynatılarak tüketilmesi, bronşit ve astım gibi kronik hastalıklara iyi geliyor

Kolayca ulaşılabilen gövdesindeki süt,  mide  sorunlarına  ve  rahatsızlıklara  iyi geliyor 

Ayrıca kurutulmuş dal ve yapraklarından kayın katranı elde ediliyor. sanayiden modern tıbba, saç ve cilt sağlığına kadar çok farklı alanlar için üretiliyor.

Yay, ok, sele ve sepet yapımında da kullanılan kayın ağacı, külü ve talaşıyla da geçmiş çağlarda pek çok ilacın yapımında kullanılmış. 

Kayın ağacının talaşı el, ayak ve parmaklardaki kesiklerde yaraların iyileştirilmesini sağlıyor .

Kabuğunun sağlam liflerden oluşması sebebiyle, ıslatılıp dövülmesi sonucunda bir çeşit ilkel kumaşa dönüşebiliyor.

Yetişkin bir kayın ağacı saate 40 kişinin çıkarttığı 2,5 kilogram karbondioksiti tüketiyor . 

Kökleriyle ve kılcal damarları aracılığı ile yılda 30 bin litre su çekip verimli toprağın akmasını önlüyor …

Bizler böyle kıymetli  bir  ağacın kıymetini  biliyor muyuz peki?

Tüm öğrendiğimiz bu bilgilerden sonra ,  özellikle kadınlarımız hikayemize eşlik eden  bir kayın ağacı gördüğün de  artık   farklı bakacağımız  kesin . 
Valla ben , 
bir anca  iki ruhu birleştirmek için  sabırsızlanıyorum…

Sağlıkla kalın...
Süreyya Özcanım