Fahrettin Dağlı yazdı : ÜRETEN MİLLETİN EFENDİSİDİR
Eskiden bütün köy girişlerinde Atatürk büstünün altında “köylü milletin efendisidir” ibareleri yazılırdı. Çocukken hep düşünürdüm; “neden köylü milletin efendisi oluyor?” diye. Çok sonraları anladım ki, burada kastedilen temelde köyde yaşayanlar değil; üreten…
İkinci bir tashih daha yapayım; lütfen kimse “efendi” sözcüğünden “efendi-köle” gibi bir anlam çıkarmasın. Burada tabii ki Hz. Peygamberin hakkını da teslim etmek lazım; O da “veren el, alan elden üstündür.” diye ifade buyuruyor. Burada da, yine üretime ve ürettiğini insanlarla paylaşmaya teşvik vardır.
Neden böyle bir giriş yaptım?
Şundan; Malum, dünya küresel anlamda bir gıda kriziyle karşı karşıya. Ve bundan mütevellit gelişmiş toplumlar yarınları için tedbir almaktalar; daha çok üretmek ve daha çok stok etmek anlamında…
Bugün Türkiye’de bu anlamda bir gelecek tasavvurumuz, tedbirimiz olmadığı gibi bugün bile bir gıda krizi yaşamaktayız.
Sayfa arkadaşım Alpaslan Göktaş aylardır yazıyor, paylaşıyor; endişelerini dile getiriyor. Bildiğim kadarıyla Alpaslan Beyin bir maddi sıkıntısı yok. İsterse köşesine çekilip çok rahat bir şekilde emekliliğini yaşayabilir. Ama o, bu şartlarda bile gidiyor traktöre biniyor; tarlalarını sürüyor ve ekiyor. “Acaba ülkeme üç kuruşluk bir katkım olur mu?” diye.
Yetkilileri uyarıyor; “komşu tarlaların bir kısmı boş kaldı ve çiftçilerin bir kısmı da gübresiz ekmek mecburiyetinde kaldı.” Gübreli ve gübresiz tarlalarının resimlerini yan yana koyarak ikisinin arasındaki verimlilik farkını gösteriyor bize. Ve diyor ki, “hadi bu sene gübresiz de olsa ekti köylü. Ama şartlar böyle giderse onlar da gelecek sene ekim yapamazlar."
Alparslan Bey mübalağa etmiyor. Çiftçiliğin ne demek olduğunu az çok ben de biliyorum. Ki benim de köyde ektiğim, biçtiğim bir tarlam var. Bizimkiler de aynı şeyi söylüyor; “böyle giderse gelecek sene tarlaları boş bırakacağız.”
Evet, daha ne desinler? bu kadar uyarı ve ikaza rağmen zaman zaman bakıyorum; Alparslan Bey’in bu mevzu bahis paylaşımlarına bazı troller; “kimin ağzıyla konuşuyorsun?” diye uyarıyorlar.
Bu insanlara gerçekten şunu sorasım geliyor; Behey ahmaklar, sersemler! milliyetçilik dediğiniz şey nedir Allah aşkına?
Eğer milletinizi gerçekten seviyorsanız; milletinizin bu kadar fakr-u zaruret içerisinde yaşamasına ve gelecekte muhtemelen gelişmiş toplumlara el-avuç açmasına gönlünüz müsaade ediyor mu?
Bunları diyorum ama bu satırları okuyan o mevzu bahis arkadaşların muhtemel ezberletilmiş cevaplarının şu olacağını tahmin ediyorum; “İyi ama bakın savunma sanayimize; bakın İHA’larımıza; SİHA’larımıza…"
Yani, zımnen dedikleri şu; “Önemli değil, aç kalalım, susuz kalalım; yeter ki savunma gücümüz üstün olsun.”
Aslında onun da, propagandalarını yaptıkları gibi olmadığını biliyoruz ama şimdi meselemiz o değil. Ona bakarsanız halkını köleleştirmiş Kuzey Kore diktatörlüğü çoktandır sizin özlediğiniz savunma mekanizmaları geliştirmiş. Ama siz de görüyorsunuz ki, halkını da insanlıktan çıkartmış.
Halbuki müspet anlamda milliyetçilik, toplumunu dünya toplumları karşısında daha çok üreten; daha çok protein tüketen ve daha müreffeh bir ülke haline getirme arzusu, umudu ve hedefidir.
Hukukta, ekonomide, teknolojide, yetişmiş insan gücünde dünya milletlerinin önünde olma hedefidir.
Sadece bir ırka mensup olanların değil; bu ülkede yaşayan hangi ırka ve inanca mensup olursa olsun toplumun topyekunun mensubiyetten dolayı övünebilecekleri bir ülke inşa etmektir. Gerisi hamasetten öte bir şey değil.
Sonuç olarak derim ki, tehlike büyük; şöyle veya böyle değil, ciddi ciddi açlık ve sefaletle karşı karşıya kalabiliriz. Karine mi istiyorsunuz; bir zamanlar tüketilemediği için yollara dökülen patates, soğan, domates ve salatalığı biliriz. Bugün bunların hiçbirisinin fiyatı 10 TL’den aşağı değil. Tüketime yeter seviyede değil.
Hayvancılığa hiç konuşmuyorum. Çünkü bitireli çok oldu. Besi ve süt hayvancılığı yapanların tek tek bu işi bıraktıklarına tanıklık etmekteyim. Zaten çok fazla bir şey yoktu. Var olanı da sıfırlıyorlar.
Allah aşkına hiç mi bu toplumunuza acımıyorsunuz? Her şey kör göze parmak misali bu kadar açıkken daha hangi karineyi / emareyi arıyorsunuz; bekliyorsunuz?
İtibar diyordunuz değil mi? Diğer milletlere el avuç açan bir milletin itibarı olur mu? Üreten efendi olduğuna göre, bu kafayla siz başka milletlerin kölesi olmaya talipsiniz demektir.
Toplumum ve gelecek nesiller adına cidden çok üzülüyorum. O gün “bize nasıl bir ülke bıraktınız?" diye bedduada bulunurlarsa hakları vardır. Bakalım âhirette bu hakların, veballerin altından nasıl kalkacaksınız? Bunun hesabını yapıyor musunuz, ey dindarlık iddiasında ki pek kıymetli arkadaşlar?