Fadime'yi ikna edin köyünüze dönün
Mehmet Tülüce
21.04.2022 tarihli Foreks web sitesindeki habere göre Çiftçi sayısı son yılların en düşük seviyesine gerileyerek 500 binin altına düşmüş. TEPAV İstihdam İzleme Bülteni’nin 116. sayısından verilerine göre,
“Esnaf-çiftçi grubundaki (4/b) değişim yüzde 4,7 artış yönünde olmakla beraber alt sınıflarda eğilimler farklılaşmaktadır; bu dönemde esnaf sayısında yüzde 9,1 (210 bin) artış, çiftçi sayısında ise yüzde 13,2 (75 bin) düşüş görülmüştür. Söz konusu düşüşle birlikte, çiftçi sayısı 493 bine gerilemiştir. Çiftçi sayısında uzun süreli düşüş eğiliminin yanı sıra, esnaf sayısında son aylardaki yüksek oranlı artışlar dikkat çekmektedir.”
Son zamanlardaki en tartışılan konuların başında gelen sebze meyve fiyatları niye mi pahalı, işte cevabı bu raporda yer alıyor. Köy nüfusu % 6.8’e düştü. 20 yıl önce % 30 idi. Hayvanlardan Afganlılar, domates ve biberden Suriyeliler sorumlu. Tersine göçü teşvik etmekten başka çare görünmüyor.
Son 20 yılda 15 milyon insan köyden kente göç etmiş. Üretimden kopmuş. Kiralar katlanıyor, uzak diyarlardan getirilen taşımalı gıda maliyetleri sürekli artıyor. Domatesi dalından koparan insanlar şimdi aynı domatese yüksek bedel ödüyor. Tarlada 1 lira İstanbul’da 10 lira.
Köyden kente yığılma oldu. Tarım destekleri yetersiz kaldı. Köylüler arazilerini bırakıp kentte kapıcı odacı temizlikçi yazıldı. Türkiye’de çalışanların % 10’nu tarımda %20’si sanayide %70i lüzumsuz işler dediğimiz hizmet sektöründe çalışıyor Hizmet sektörü tüketim demek.
Kendine yeterli aile ekonomisine dayalı küçük çiftçiliği yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Daha az enerji, daha az alt yapı, daha az teknoloji yani verimli üretim, daha az israf daha az atık. Temiz hava, bol gıda, içilir su. Uygarlık tuzağına düşmemek gerekiyor.
Şehirler birer kara deliğe dönüştü ülke kaynaklarını yutuyor. Sadece İstanbul ve ilçe belediyelerinin bütçesi 150 milyar. Nüfusa bölersek kişi başına 10 bin TL şehircilik harcaması yapılıyor Oysa köyde kişi başına yapılan devlet ve muhtarlık hizmet harcaması 1000 lirayı geçmiyor.
Afrikalı gibi üretip Avrupalı gibi yaşamak istiyorsunuz. Sizin rezerv paranız yok kağıt para basıp ekvatordan muz getirecek ya da dünya halklarını sömürecek ne bankanız ne de sanayi ürünü markanız var. Kendine yetebilmenin yolu topraktan geçiyor. Özgür bağımsız minnetsiz.
Ben derim ki, ne sömüren ne sömürülen olalım. Paraya olan bağımlılığımızı azaltalım. Örneğin ihtiyaçlarına yönelik üretim yaparsan domatese para vermezsin. Markete bağımlılığın haliyle paraya olan bağımlılığın azalır. Doğada kira, çöp vergisi, apartman aidatı yok. İşe gitmek için dolmuşa binmiyorsun. Dolayısıyla ne doğayı kirletiyorsun ne de kapitalist sistemin kölesi haline dönüşüyorsun. O zaman şehirlere göç eden köylü kardeşlerime seslenmek istiyorum; Fadime’yi ikna edin, köyünüze dönün!