HTŞ/Muhaliflerin Operasyonu Suriye ve Türkiye
Bilindiği gibi İsrail Hizbullah'ı bütün bombalamalara katliamlara rağmen Lübnan sınırını güneyden aşamadı yakın hedef Litani Nehri'ne gelemedi, ve sonuçta geçici de olsa bir ateşkes sağlandı, Ve ardından Suriye'de muhalifler umulmadık bir anda harekete geçti,
İmdi Suriyede muhtemel senaryolara geçelim,
En iyi senaryo'
1- Muhalifler,
Esed'in en yakın müttefikleri
Rusya ve İran'ın askeri ekonomik düzlemde
çok zor bir durumda olmasını da fırsat bilerek hakikaten diktatör olan halkını katl eden göçe zorlayan katliamcı mezhepçi Esed rejimini devirmek ve en azından halkın özgür seçimine iradesine dayanan
bir Suriye İslâm cumhuriyeti kurmayı hedeflemiş olabilirler ki HTŞ lideri Culani bu düşünceye yakın gözükmektedir,
Öyle ki Esed güzellemesi yapanlar dahil tüm dünya bilir ki, hakikatte Baas rejimi ta başlangıçtan itibaren Suriye halkını
Hama Humus Dera Halep gib vs kentlerde kasabalarda köylerde katl etmiştir,
bu katlimalar şüphesiz İnsanlık tarihinin en vahşi katliamlarındandır bu bağlamda Baas rejimin kesinlikle İsrail'den bir farkı yoktur.
2- En kötü senaryo,
bölgedeki İsrail müttefiği olan, onun güvenliğini önceleyen emperyal güçler ikinci bir seçeneği gündeme alıp eyleme koymuş olabilirler,
Bu seçenek slam kisvesli ancak İsrail
ve ABD ile en azından dirsek temasında
olan lojistik istihbari destek alan
El Kaide İŞİD
EL Nusra'nın dönüşmesiyle oluşan Culani liderliğindeki
HTŞ gibi yarı tekfirci grupların Suriyede Egemen olması Suud BAE benzeri İsrail'e yandaş ona tehdit oluşturmayan
sunni/selefi
bir rejim oluşturmak,
Bu operasyonun
böyle bir amaç için yapıldığını söylemek,
ABD ve İsrail'in geçmişte yaptıklarını düşündüğünüzde
akıl dışı, strateji dışı
bir yaklaşım değildir,
bu operasyonların Türkiye'nin lehine olduğunu söylemek,
hem çok erken hem de Siyasal, tarihsel bir naifliktir,
keza Batı, ABD+İsrail Siyasal aklı ve jeostratejisi Suriye'de Türkiyeyi güçlendirecek Osmanlı' döneminde olduğu gibi bölgeye egemen olmasını kolaylaştıracak askeri siyasî iktisadi bir operasyon yapması tarihsel akla uygun düşmemektedir,
3- Hizbullah'ı kuzeyden de ablukaya almak suretiyle İran'ın etksini lojistik desteğini tamamen kesmek,. Hizbullah'ı Lübnanda'da devre dışı bırakmak muhtelif Hristiyan grupları ve Suudi destekli selefi sunnileri güçlendirmek,
Böylece Kuzeyden yani Lübnan'dan kendisini garantiye alan İsrail Gazze'de tüm güçlerini birleştirerek daha rahat askeri operasyonlar yapacak Gazze ve Batı Şeria'yı tamamen ilhak edebilecektir,
aynı zamanda Hamas'ın silah tedarik ettiği İran Gazze'de de tamamen devre dışı kalmış olacaktır,
4- bu operasyonun muhtemel hedeflerinden birisini de,
özellikle PKK PYDye alan açarak ABD İsrail güdümünde olası Kürdo Judaik kukla bir devlet kurma bağlmında değerlendirmek de mümkündür.
Zira HTŞnin direkt PYD ve PKKyı hedef almaması konjektürel real politik koşullardan kaynaklanmıyorsa düşündürücüdür,
5- Muhalifler eğer Esed Baas rejimini devirmeyi başarıp sonrasında Suriyede olası kurulacak siyasî bir düzen üzerinde anlaşamazlarsa kendi aralarında iç savaş çıkabilir, bu durum maalesef Suriye'nin tamamen yıkılması çökmesi ve en az dört siyasî bölgeye bölünmesi demektir,
6- Peki Türkiye Ne Yapmalı?
bu guruplara güvenip herşeyden önce asla bir zafer havasına girerek taktik ve stratejik bir hata yapmamalı,
Suların durulmasını beklemeli, zira bugün Türkiye'nin Halep kalesine Türk bayrağını asanlar yarın güçler dengesi değiştiğinde Türkiye'yi kafir işgalci ilan edip TÜRK BAYRAĞINI yakabilirler,
Ayrıca Türkiye koşullar uygunsa tam bu sırada Münbiç'e operasyon yapmayı düşünebilir,
Diğer taraftan Rusya ABD gibi emperyal İran gibi bölgesel
güçler çekilmeden,
Ya da tüm suriye sınırlarını koruyacak Suriye halkının meşru saydığı siyasî bir düzen inşaa edilmeden Türkiye Suriye'den çekilemez.. Bu saydığımız koşullar oluşmadam çekilmeli diyenlerin tarihsel, askeri, iktisadi ve siyasi bir derinlikleri yoktur değerlendirmeye bile değmez...
Şüphesiz zaman gelişmeler her şeyi açık seçik ortaya koyacaktır,
Bizim yaptığımız bölgeyi naçizane bilen biri olarak makul tahminler yürütmektir.
Dr. L. Özşahin