Ormanlarımıza bir kez daha teşekkür edelim!
Dünya Su Günü’nü kutladığımız bugünde suyumuzu tedarik eden ormanlarımıza bir kez daha teşekkür edelim!
Nüfus artışı, gıda üretimi ve değişen iklim koşullarındaki ekosistem koşulları gibi çeşitli faktörler, özellikle ülkemizin belirli bölgelerinde genel olarak su talebinin artmasına sebep oluyor.
Yüksek kaliteli suya erişim 21. yüzyılın belirleyici bir özelliği olacaktır. Rekor sıcaklık dalgaları ve kuraklık, yalnızca daha sık ve yoğun orman yangınlarına yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda yaşamın en değerli kaynaklarından biri olan içtiğimiz suyu da riske atıyor.
Herne kadar büyük nehirler ve devasa barajlarımız olmasına rağmen Türkiye fazla su zengini bir ülke sayılmaz.Çünkü kişi başına 1430 m3 kullanılabilir suyumuz var .Çok değil bir kaç on yol sonra 1000 m3 düşeceğinden uzmanlar endişe duymaktadır.
Her nedense su deyince aklımıza önce barajlar ,göl ,göletler ile nehir ve akarsular gelir. Oysa kullanılabilir suyun büyük bir bölümü ormanlardan sağlanır. Ülkemizde suyu yönetenlere içme ve kullanma suyunun büyük bir bölümünü ormancıların yaptığı çalışmalara borçlu olduklarını bazen hatırlatmada fayda var diye düşünüyorum.
Bir asırdan fazla süren araştırmalar, ormanlık alanların diğer topraklarla karşılaştırıldığında en temiz ve en istikrarlı su kaynağını sağladığını ortaya koymuştur.
Bu yüzden ormanların su döngüsünde temel bir rolu asla unutulmamalı. Ormanlarda su, açık alanlardan daha uzun süre ve daha büyük miktarlarda depolanabilir. Oldukça düşük bir yüzey akışına sahiptirler ve yağmur suyu bir sünger gibi zeminde depolanır.Ormanlar, bunu humus tabakası ile yapar.
Sonuç olarak, orman su erozyonu azaltır. Orman zemini su deposu görevi görmekte ve uzun kuraklık dönemlerinden sonra bile çevreye su bırakmaktadır. Bir seviyede orman zemini metrekare başına 60 ila 70 litre su emebilir. Bir hektarlık orman 2 milyon litreye kadar su depolayabilir, bu da yavaş ve düzenli olarak salınır.
İstediğiniz kadar yağmur ve kar yağışı olsun eğer çevresinde yeteri derecede ormanınız yok ise yağan yağışın büyük bir bölümü yüzeysel akışlar ile akıp gider.
Ülkemizde İstanbul başta olmak üzere bir çok büyük yerleşim yerlerin içinde ve çevresinde yeteri kadar ormanı bulunduramazsak ve bunları koruyamazsak bu şehirlerin gelecek yıllarda susuzluk ile karşı karşıya kalmasını önleyemeyiz.
Kasabalar ve şehirler, su tedarikleriyle ilgili mali ve siyasi açıdan zor kararlar almalarını gerektiren şaşırtıcı derecede çeşitli görüşlerle karşı karşıyadır. Ancak dünyanın en büyük şehirlerinin çoğu, su kaynaklarının korunmasına yardımcı olmak için en azından kısmen ormanlık alanlara güvenmeyi tercih ediyor.
Dünyada pek çok büyük belediyeler şehirlerin çevresindeki ormanların korunması veya yeniden ağaçlandırılmasının gerekçesi olarak saf su temininin sürdürülmesini belirtmektedir. İçme suyunu kaynağında korumanın, içme suyu tedarikini ve kirliliğini önlemenin en etkili yolu olduğu fikrini destekleyen bir bu düşünce ülkemizde de mutlaka kabul görmelidir.
Yüksek miktarda ve kaliteli su kaynağını korumak için ormanların aynı zamanda koruma altında almak gerekiyor .
Ormanlarım daha fazla arıtma tesisi inşa etmekten daha ucuz bir seçenektir.
İklim değişikliğinin bir sonucu olarak, gelecek yıllarda su yönetimi yeni zorluklarla karşı karşıyadır. Siyaset, toplum ve su yönetimi büyük görevlerle karşı karşıyadır. İklim değişikliğine tepki vermeli, özellikle şehir çevrelerindeki ormanlık alanları daha etkin bir şekilde korunmalı,su altyapımızı modernize etmeli ve nehirlerimizdeki ve taşkın yatağımızdaki biyoçeşitliliği yeniden canlandırmalıyız.Yaşayan ormanlar,nehirler, göller ve kaliteli su, toplum için bir bütün olarak karşı karşıya kalacağımız bir görevdir.