Doğa korumanın temel ilke ve kuralları

Ayhan Küyük ayhankuyuk19@hotmail.com

Ayhan Küyük

Doğa korumada ilk prensip, tüm doğa olaylarının insanlar için birden fazla anlamı olduğu ve farklı bakış açılarıyla değerlendirilmesi gerektiği gerçeğine dayanmaktadır. Öncelikle her olguya, farklı üretim dallarının çıkarları dikkate alınarak ve doğanın onarıcı gücü korunarak yaklaşılmalıdır.
Doğanın korunması; nesli tükenmekte olan türlerin korunması, ekolojik rezervler, ekosistemlere zarar veren insan eylemlerinin kontrolü, ekosistem restorasyonu, nesli tükenmede olan türlerin kapalı alanda üretilmesi, yerli olmayan türlerin kontrolü ve koruma biyolojisi eğitimi gibi stratejilerin bir kombinasyonunu gerektirir.
Peki doğa korumanın temel ilke ve kuralları nelerdir?
Mümkün olan her yerde geniş, bitişik ve bozulmamış alanlar mutlaka korunmalı. Daha geniş alanlar, sel ve istilacı türler gibi rahatsızlıklara daha iyi uyum sağlayabilir ve bağlantılı yaşam alanları, yaban hayatının arazide güvenli bir şekilde hareket etmesine yardımcı olur.
Mümkün olan her yerde yönetilen orman ve tarım arazi potansiyelleri korunmalı. Bu araziler ekonomik ve doğal değerlere sahiptir. Ormanlarda ve çiftliklerde en iyi yönetim uygulamaları kullanılırsa yağış havzasının sağlığı ve sürdürülebilirliği desteklenebilir.
Şehirleşme ve tarım da dahil olmak üzere, doğal alanlar ile insanların hakim olduğu arazi kullanımları arasındaki geniş tampon bölgeleri korunmalı, oluşturulmalı veya onarılmalıdır. Akarsular boyunca, su kütleleri ve sulak alanların çevresinde ve hassas doğal alanların çevresinde bulunan doğal bitki örtüsü tamponları; temiz su, sağlıklı yaşam alanları ve taşkın hasarlarının önlenmesi açısından çok önemlidir.
Alt ve üst yapı gelişmeleri doğal alanları koruyacak şekilde konumlandırılmalı ve planlanmalıdır. İnsani kullanımları en az hassas doğal alanlara yönlendirmek; hassas doğal alanlar ile yoğun kullanım alanları arasında tampon görevi görmektedir. Mümkün olduğunda, yeni inşaat alanlar açmak yerine değiştirilmiş arazilerin geliştirilmesi teşvik edilmeli. İnşaat öncesinde, sırasında ve sonrasında doğal alanlara verilen rahatsızlıklardan kaçınılmalı veya rahatsızlık en aza indirilmelidir.
Su kalitesini ve miktarını korumak, taşkınları azaltmak, yer altı suyunu yeniden doldurmak ve balıklar ile diğer suda yaşayan canlıların yaşam alanlarını korumak için suyun depolama alanındaki ve arazi boyunca hareketindeki kesintiler en aza indirilmeli.
Kentlerdeki park ve bahçeler, cadde ağaçları ve akışın toprağa sızmasına izin veren yeşil çatılar gibi uygulamalardan yararlanarak , gelişmiş bölgelerde yağmur suyunu yönetmek için yeşil altyapının kullanımını teşvik edilmeli. Zira yeşil altyapı akışı azaltır, su kalitesini artırır, doğal soğutma sağlar ve mahalleleri güzelleştirir.
Yukarıda belirtilen temel ilkeler listesi, koruma hedeflerimiz için genel rehberlik sağlar. Bu temel ilkeler kapsamlı planlar, açık alan planları ve havza planları gibi belgelere dahil edildiğinde, gelecekteki arazi kullanımı değişikliği ve koruma stratejilerinin değerlendirilmesi için bir çerçeve sağlayacaktır. Koruma ilkelerine dayanan kararlar, doğal alanların sağlığının ve işlevinin devamlılığına ve aynı zamanda insan topluluklarının dayanıklılığına katkıda bulunacaktır.